Azerbaycan'ın Karabağ'daki haklı mücadelesi, sadece askeri bir başarı değil; yılların adaletsizliğine karşı mazlumun sabırla yazdığı bir tarih düzeltmesidir. Ermenistan, bu zaferin ardından bölgede yeni bir pozisyon arayışına girmiş, rasyonel adımlar atarak kalıcı barışa dair sinyaller vermeye başlamıştır. Uzun süredir Türkiye ve Azerbaycan'ın stratejik iş birliğini görmezden gelen Erivan yönetimi, nihayet bu iş birliğinin bölgesel istikrar için vazgeçilmez olduğunu kabul eder bir noktaya gelmiştir.
Karabağ Zaferi, yalnızca bir toprak bütünlüğünün yeniden tesisi değil; şehitlerin emaneti, milletin duası ve Türk'ün asırlık sabrının tecellisidir. Bu zafer, adaleti yerle bir eden işgale karşı, hakikatin susmadığını ve milletlerin sabrının sınırı olduğunu tüm dünyaya ilan etmiştir.
ERMENİSTAN'IN STRATEJİK REVİZYON SÜRECİ
Ermenistan'ın bu yeni sürece girmesindeki en önemli etkenlerden biri de diasporanın baskısından kısmen kurtulmasıdır. Özellikle Fransa ve Amerika'daki diaspora odaklarının yönlendirmesinden bunalan yeni nesil Ermenistan yönetimi, artık kendi halkının refahına odaklanma ihtiyacını daha yüksek sesle dile getirmektedir. Bu durum, yıllardır sürdürülen asılsız soykırım iddialarının da bölgede siyasi ağırlığını yitirmesine yol açmıştır.
Yakın gelecekte Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanacak olası bir barış antlaşması, sadece iki ülke için değil; Kafkasya'nın tamamı için yeni bir dönemin kapısını aralayacaktır. Tam da bu noktada, Zengezur Koridoru devreye girmektedir. Bu stratejik hat, Nahçıvan üzerinden Azerbaycan'a, oradan da Türk dünyasının derinliklerine uzanan bir vizyonun somut adımıdır.
Zengezur Koridoru, Türk dünyasının kalpten kalbe kurduğu gönül bağlarını fiziki bir hatla buluşturacak stratejik bir damar, kadim medeniyetin yeniden buluşma çizgisidir. Bu koridor, sadece bir lojistik geçit değil; Türkiye'den Orta Asya'ya uzanan büyük Türk birliğinin omurgasıdır.
TOPRAĞIN HATIRASI, MİLLETİN HAKKI
Türkiye, bu süreçte her zaman olduğu gibi barıştan yana bir yaklaşım ortaya koyarken; bu barışın onurla, adaletle ve hakla inşa edilmesi gerektiğini savunmuştur. Diplomatik platformlarda gösterilen dirayet, Azerbaycan'a verilen koşulsuz destek ve Karabağ'daki haklı davanın yanında duruş, Türkiye'nin bölgedeki merkez ülke konumunu daha da güçlendirmiştir.
Bugün Azerbaycanlı çocuklar özgürce bayraklarını dalgalandırabiliyorsa, bu hem askerî iradenin hem de milletlerin adalete olan inancının zaferidir. Bu zafer, yalnızca Azerbaycan'ın değil; tüm Türk dünyasının onurudur.
Bu süreç doğru yönetilir ve uluslararası sistem Ermenistan'ı eski hatalara sürüklemekten vazgeçerse, Kafkasya uzun yıllar sonra ilk defa gerçek bir istikrara kavuşabilir. Ve bu istikrar, sadece üç ülkenin değil; Avrasya'nın geleceğini de şekillendirecek bir güçtür.
Barış; bir kelime, bir imza olduğu kadar tarihle yüzleşme cesaretidir. Bugün bu cesaret, Erivan'ın kapısını çalmaktadır.