Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun New York temaslarının ardından ikinci bir uçak sohbetinde birlikteyiz. Gezideki temaslarını ve Türkiye gündemindeki tartışmaları değerlendirdi Başbakan.
Öncelikle New York’taki temaslarının zamanlaması üzerinde durdu. Bu seyahatin Türkiye’deki tartışmalarla değil, kendi zihnindeki bir takvimle ilgili olduğunun altını çizdi. Bu vesileyle dolardaki yükselişin içerideki gelişmelerden çok, dünyada olup bitenle ilgili olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Burada Başbakan’ın ekonomiyle ilgili üç tespitini aktaralım önce. Öncelikle bütçe açığının yüzde 0.07 olduğunu ve bunun bütçe fazlasına doğru giden bir seyri olduğunu ifade etti. İkincisi bankacılık sektöründe dengelerin sağlamlığını vurguladı. Üçüncü olarak da dış ticaret açığının düşme eğiliminde olduğunu belirtti. 64 milyar dolardan 48 milyar dolara düşen rakamı paylaştı gazetecilerle. Ardından da şu değerlendirmeyi yaptı:
‘Türkiye ekonomisinin bütün göstergeleri son derece kuvvetli duruyor. Birçok önemli ekonomist ile görüştüm. Var olan parametrelere göre Türkiye ekonomisinin bir kriz sürecine girmesi mümkün değil. Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki gibi cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık gibi büyük değişimler, bu kadar rahat atlatılmazdı. Ama hem siyasi istikrarı, hem de ekonomideki bu olumlu göstergeleri tersine çevirmek için muazzam bir Türkiye karşıtı kampanya da var.’
Peki bu tür kampanyalar nasıl aşılacak sorusunun cevabı da oldukça netti: ‘Alana daha fazla inmeliyiz. Bu algı operasyonlarını Ankara’dan yönetmek zor.’ Ardından çok ilginç bir örnek aktarıyor Başbakan Davutoğlu:
‘New York’ta yabancı yatırımcılar ve onların Türkiye analistleri ile konuşuyoruz. Onlara ‘Siz Türkiyeyi iyi takip ediyorsunuz, geçen hafta Cumartesi günü Türkiyede ne oldu bana söyler misiniz?’ dedim. Kendi aralarında şu mu oldu bu mu oldu diye tartışıyorlar. Hiçbiri bilemedi. Büyük yatırımcıların Türkiye uzmanları bu soruma cevap veremedi. Bakınız Cumartesi günü Türkiye’de 30 yıldır devam eden çatışmayı sona erdirecek silah bırakma çağrısı yapıldı. Bundan hiçbirinizin nasıl haberi olmaz dedim. Ekonomik analiz yaparken her türlü açıklamayı değerlendirme ölçütü olarak kabul ediyorsunuz. Ama Türkiye’de 30 yıldır akan kanı bitirecek bu açıklama sizin radarınıza girmiyor. Benzer silah bırakma çağrısı Kolombiya, Srilanka’da, Filipinler’de yapıldığında dünyada birinci haberdi. Böyle olumlu haberler radarınıza girmiyor, ama CHP ile ilgili temelsiz iddialar hemen gündeminize gelebiliyor.’
Kuşkusuz bu örnek son derece çarpıcı ve Başbakan’ın ‘alana daha fazla inmeliyiz’ tespitini bir kez daha haklı çıkarıyor. Türkiye, hiç ara vermeksizin kendisini dünyaya daha fazla anlatmalı, daha çok çaba sarfetmeli ve oluşturulan algılara yerinde, zamanında ve sahici cevaplar üretmeli.
Burada karşı tarafın niyet sorunu olduğunu ve ne yaparsak yapalım bunu aşmanın kolay olmayacağını söyleyenler haklı olabilirler. Ancak hiçbir gerekçe kendinizi doğru anlatmanızı ertelemeye ya da bundan vazgeçmeye mazeret oluşturamaz. Kaldı ki yeni konumu ve gücüyle Türkiye’yi dinlemeye, onunla işbirliği yapmaya hazır pekçok çevrenin olabileceği ihtimalini de gözden kaçırmamak gerekiyor.
Haziran seçimleri karşımıza pekçok yeni tartışma çıkarabilir. Bir kısmı da hızla uç vermeye başladı zaten. Esasen herhangi bir başlığın sürpriz olacağını da sanmıyorum. O halde bile bile bu tartışmaların girdabına kapılıp savrulmak yerine, bunca zaman sonra gücünü toparlamış bir Türkiye’nin, kendisine dünyada daha hatırı sayılır bir yer bulması için gayret göstermek en doğrusu. Eğer otuz yıl sonra gelen bir barışı dünyanın gündemine sokamıyorsak, oturup herşeyi gözden geçirme vaktidir.