12 Eylül 2006’da, Diyarbakır’ın Bağlar semti Koşuyolu caddesinde bir termos bomba patlar. Patlamada yedisi çocuk on kişi can verir. İlk başta biz yapmadık diye üstlenilmeyen patlama daha sonrasında bir örgüt üyesinin inisiyatifi doğrultusunda yapıldı denilerek kabul edilir.
15 Temmuz 2007’de, Kuşadası’nda plaja giden bir minibüste patlama meydana gelir. İki yabancı turist ve üç tane vatandaşımız hayatını kaybeder. Terör örgütü eylemi üstlenmese de emniyetin yakaladığı saldırganlar emri hangi adresten aldıklarını gözler önüne koyar. Aynı olaya benzer başka bir durum27 Temmuz 2008’de, Güngören’de 17 kişinin hayatını kaybettiği bir pazar yerinde patlatılan bombayla yaşanır. Örgüt yöneticilerinden olan Zübeyir Aydar saldırıyı kınasa da yakalanan failler patlatılan bombanın terör örgütü ile bağlantılarını gösterecek niteliktedir.
20 Eylül 2011’de ise Siirt Polis Meslek Yüksekokulu’na yakın bir alanda bir araç çapraz ateşe alınır ve dört genç kız hayatını kaybeder. Saldırıyı önce kendisinin gerçekleştirmediğini söyleyen örgüt bağlantılar ortaya çıkınca saldırıyı üstlenmek zorunda kalır.
***
Yapılan saldırılarda ve bombalama olaylarında gizlenmeyi başaramayan örgütün sonradan strateji değişikliğine gittiğini söylemek yanlış olmaz.
Kobani’de zor durumda kalan PYD ve PKK’nın Türkiye’den yardım çağrısında bulunurken bile ‘T.C IŞID’e destek veriyor’ yalanı üzerinden yapılan algı çalışmaları yeni stratejinin ilk örnekleri arasındaydı. IŞID’e destek verme yalanı üzerinden genç bir insanın bedenini parçalayan zihniyetin aldığı anne beddualarının acısı ne zaman çıkar bilinmez, öldürülen canlar bundan sonraki yalanların ve acı dolu olayların başlangıcıydı. Sonrasında sebep oldukları ölümlerde ‘Cenazeye saygı duymayan devlet’ diye yazı yazanlar, öldürülen bedenin parçalanmasına karşı tepki koymayarak samimiyetsizliklerini göstereceklerdi.
Binbaşı Arslan Kulaksız’a yapılan suikastta, örgütün ailesine değil saldırı kendisineydi açıklaması Binbaşı’nın eşi tarafından ‘Eşim sağ omzuyla beni korudu. Bana siper oldu, göğsünü siper etti ben ölmeyeyim diye’ olayın anlatılması da örgütün yine daha önceki çelişkili açıklamalarını hatırlatan acı olaylar içinde yerini aldı.
Dört yıl öncesinde PKK kampı olduğu söylenen Zergele adındaki bir bölgenin TSK’nın hava operasyonundan sonra sivillerin yaşadığına dair bir köye dönüşmesine sebep olan faktör yine algı operasyonlarında çokça kullanılan yalandan başka bir şey değil miydi? Gecenin dördünde yapılan hava operasyonunun sonrasında ertesi gün oyuncağı ile oynarken ölmüş çocuk resimlerinin medyaya servis edilmesi algı çalışmalarının önceden hazırlanmış olduğunu gösterir nitelikteydi. Ölümlere karşı duyarlılığı ile göz yaşartan (!) HDP’nin Zergele’ye gitmesi için bir heyet oluşturması da bu algı çalışmasının diğer bir yüzüydü desek yanlış olmaz.
Silopi’deki hendekleri kapatmaya gelen polislere yapılan saldırı sonrasında çatışmada ölenlerin sivil olduğu söylemleri de gerçeklikten uzak olarak karşımızdaydı. ‘An itibariyle Silopi’de keskin nişancı..’ diye Mısır’da ordunun Muhammed Mursi taraftarlarına karşı yaptığı müdahalenin resimlerini‘burası Silopi’ diye paylaştıklarında yüzleri kızarmayan zihniyetin bir önceki yalanı unutup yeni yalanları servis etmeye hazırlandığına da şahit olduk. Suriye ve Mısır’daki nahoş görüntüleri kendi çıkarları için kullanmakta bir yanlışlık görmeyenlerin barış çağrıları da oluşturdukları yalanlar kadar etkili oluyor maalesef.
‘AKP terörle arana mesafe koy’ denildiği günler unutulmadan Silvan’da Ak Parti ilçe başkanının iş yerini yakıp yağmalayan örgüt yandaşlarının Silvan’da katliam var çağrısını dış dünyada yankı bulmaları adına gösterdikleri çabanın da üzerinden çok geçmedi.
Cizre’de Nur mahallesinde PKK’nın Garnizon komutanlığına roket atarlarla saldırması sonucu çıkan çatışmada biri çocuk iki sivilin öldüğü olay ise en son yaşanan hadise. Birçok haber kaynağına göre roketin isabet ettiği duvarın yıkılması ile altında kalarak ölen bir çocuğun bedenini, devlet çocukları katlediyor tadında servis etmenin sonrasında algı çalışmalarında yalan boyutunun düzeyini de görmüş olduk.
HDP’nin tüm yöneticilerinin mikrofonlara karşı söylediği ‘Barış’ı isteseler de istemeseler de sağlayacağız’, ‘Barış’ı biz getireceğiz’ , AKP Barış’ı istemiyor’, ‘Barış’ı nasıl engelleyeceksiniz?’ gibi sözde barış destekli cümlelerinin ‘Barış’ı nasıl engelleyeceksiniz’ kısmının cevabını bu yazıyla vermiş olabilir miyiz bilemiyoruz, ama Barış’a engel olan faktörlerden biri de uzun zamandır ortaya çıkan sıra sıra yalanlarınızın olduğunu söyleyebiliyoruz.