Bir yıl önce bugün İstanbul’daki barajların doluluk oranı yüzde 64’müş, İSKİ kayıtlarına göre. Barajlardaki suyun doluluk oranını en çok etkileyen sonbahar dönemi kurak geçince barajlar daha da kurumuştu, hatırlayın. İSKİ’ye göre 2013’ün ağustos ayında ölçülen değerler son 12 ayın en yüksek rakamları olmuş. Bugün ise barajlar kurumanın eşiğinde... İstanbul için barajların doluluk oranı yüzde 18’e gerilemiş durumda. İyi haber; sonbahar geliyor. Kötü haber ise sonbaharın da kurak geçme ihtimali. Peki ya geçen yılki gibi bu sonbahar da kurak geçerse o zaman ne olacak? Bugüne kadar minimum yağış miktarıyla gayet iyi idare ettik de bundan sonra yağış olmazsa ne olacak?
Bu sorular beni hemen önümüzdeki günlere ilişkin tahminlere bakmaya itti. Uzun süreli mevsimsel tahminlere baktım tabii... Sonuç beni pek rahatlatmadı. Uzun süreli hava tahminlerinin gösterdiği yağış trendinin ortalamalar civarında seyredeceği fakat sıcaklığın ortalamaların üzerinde olacağı yönünde. Dolayısıyla sıcaklık artışı, buharlaşmanın da artacağı anlamına geliyor. Bu da su kaybetmemizin ötesinde hortum gibi ekstrem hava olaylarının oluşma olasılığının yüksek olacağı anlamına da geliyor. Haziran ayında başlayan El-Nino da Türkiye’de genellikle kuraklığa neden olduğundan, her 6-7 yılda bir biz bu kuraklık sorununu yaşıyoruz maalesef. 2016’da büyük ihtimalle El-Nino bitmiş olacak ve bizim bol yağış alacağımız günler gelecek ama 2015 nasıl geçecek acaba? Asıl soru bu... Halihazırda yüzde 18’e gerileyen İstanbul barajlarındaki su, kurak bir sonbahar sonrasında ne hale gelir ve acaba Melen Çayı bu durumda İstanbul’u kurtarabilir mi merak ediyorum...
BİR DAMLA SUYU BİLE DEĞERLİ
İstanbul bu yıl kuraklaştı. Barajlar boş ama somut olarak bir su sıkıntısı henüz yaşanmadı... Bu önümüzdeki süreçte de yaşanmayacağı anlamına gelir mi? 2014 sonbahar yağmurları barajları doldurabilcek mi?
Tehlike çanları uzaktan ses vermeye başlamışken önlem almak gerekiyor. Susuzluğun son altı aydır bağıra bağıra geliyor olmasına rağmen hiç kimsenin tasarruf ettiğine şahit olmadım açıkçası. Bu da olayın çok üzücü bir başka boyutu. İnsanlar her şeyin sonsuz olduğuna inanıyor. Su kesintileri yaşanmadan da gerçekten bir su problemi olduğunu düşünmüyor. Su kesintileri başladıktan sonra iş işten geçecek olsa da öncesinde herkeste bir rahatlık var. Bütün işletmeler, evler ve sanayide, suyun kullanıldığı her noktada eskiden olduğu miktarlarda su tüketiliyor. İş işten geçmeden tasarrufa gidilmesi gerekiyor. Hem genel hem de bireysel tasarruf önlemlerinin alınması ve halka suyu nasıl kullanması gerektiğinin anlatılması şart.
İklim değişikliğiyle birlikte kuraklaşacak olan Türkiye gibi orta enlem ülkelerinin sürekli su tasarrufu yapması gerekiyor ama El-Nino dönemlerinde ekstra özen göstermek şart. Çünkü yağış paternleri ve yağış oluşum merkezleri de değişiyor. Bu değişimle birlikte yağış artık içme suyu havzaları üzerine değil alakasız yerlere düşüyor. Aslında bu yıl yaz mevsimi aşırı sıcak olmasının yanı sıra yağışlı da geçti. Hatta eşine çok az rastlanan yıkıcı hortum olayları bile yaşandı büyükşehir merkezlerinde. Pek çok noktada seller, taşkınlar oluştu ama yağış baraj havzalarına hiç uğramadı. Dolayısıyla iklim değişikliğinin yağış ve sıcaklık paternleri üzerindeki etkilerinin artık önemsenmeye başlanması gerekiyor.
DOLU OLSA DA TEHDİT SÜRÜYOR
Bu konuda bizim de yurtdışında olduğu gibi bilim kurullarımızın kurulması ve iklim konusunda çalışan bilim insanlarının bir araya getirilip önümüzdeki sürece ilişkin projeksiyonların yapılması ve yağış trendlerinin ileride nasıl değişeceği ve özellikle büyük şehirleri bekleyen risklerin neler olabileceğinin ayrıntılandırılması gerekiyor. İklimsel parametreler tüm dünyada iklimin değiştiğini destekliyor. Şu an boşalan barajlarımızla bu konuya olan dikkatler artmış olsa da kuraklık tehdidi barajların doluluk oranlarından bağımsız çok daha önemli bir konu. El-Nino bitip barajların doluluğu yüzde 90’lara ulaştığında da kuraklık Türkiye için uzun vadede önemli bir tehdit olmaya devam edecek. O yüzden önemsenmesi ve şimdiden önlem alınması gerekiyor.