Sahiden öyle mi? Yani Mısır’da olup bitenle Bangladeş’te yaşananları birbirine bağlayan bir yapı yahut organizasyon mu var? Yoksa biz mi bazı konuları zorlayarak birbirine bağlamanın telaşı içindeyiz? Bu soruların cevabı, küresel ölçekte ne olup bittiğini anlamamıza yardımcı olacaktır.
Bangladeş’te Cemaati İslami liderlerinden Abdülkadir Molla, önceki gün idam edildi. Davanın seyrinin ne kadar tuhaf olduğunu herhalde bir parça aktarmak gerekiyor. Molla’nın cezası 5 Şubat 2012’de ömür boyu hapis olarak verilmişti. Cezanın temyizi için yapılan başvuru, özellikle ülkede hükümet eliyle desteklenen protestolar ve bunun uluslararası desteği nedeniyle bir anda ‘idam’la sonuçlandı ve ne yazık ki infaz gerçekleşti.
Bangladeş’in mevcut sorunlarının temelinde Kraliyet’in gerçekleştirdiği bölme/parçalama operasyonlarının olduğu malum. Nitekim mevcut yönetim, o dönemde atılan tohumların ürünlerini devşirmek için, şimdi daha çok Bengal milliyetçiliğine dayanan ve İslam’ı dışlayan bir yapı oluşturmaya çalışıyor. Cemaati İslami’nin hedef alınmasını temelde böyle okumak gerekiyor.
Öte yandan bu durum, aynı zamanda dolaylı bir yöntemle Pakistan’la yaşanan kanlı geçmişin hesaplaşmasını da içinde barındırıyor.
***
Buraya kadar olan bölüm, Bangladeş ve bulunduğu bölge ölçeğindeki sorunların ifadesi. Ancak acaba son idam ve infazlar, sadece bu gelişmelerle mi ilgili? Yoksa küresel ölçekte başka bir operasyonun parçası olarak görmek de mümkün mü?
Yıllar çabucak geçti ve Arap Baharı diye adlandırdığımız süreç, neredeyse sadece konunun uzmanları tarafından hatırlanacak duruma geldi. Tunus’tan Libya’ya, Suriye’den Bahreyn’e kadar uzanan dalgayı, herkes kendi bulunduğu siyasi pozisyon üzerinden okumayı denedi. Ama ne yazık ki çok azımız bunun bir özgürlük ve adalet çağrısı/arayışı olduğu üzerinde mutabık kaldık. Diğer yanda bu hareketliliği, Batı’nın veya uluslararası sistemin tetikçisi olarak okuyanlar şimdi ortaya çıkan durumu tuhaf bir pişkinlikle kendi haklılıklarının gerekçesi olarak görüyorlar.
Pakistan merkezli bir İslami hareket olan Cemaati İslami’yi çok da zorlanmadan bölgenin İhvan hareketi olarak tanımlayanlara küçük ayrıntılar dışında itirazım yok. Tam da bu nedenle Abdülkadir Molla’yı ısrarla idama götürenlerin, Mısır’daki darbe ve hukuksuz yargılama sürecinin zihinsel bir parçası olduğunu düşünüyorum.
Başka bir ifadeyle açarsak, Mısır’da Muhammed Mursi ve arkadaşlarını yargılayan siyasi akıl, Bangladeş’i hayli ırkçı bir zeminde birleştirmek isteyen akılla kesinlikle akraba. Devam edebiliriz. Mesela bunları yapan akılla, Suriye’de Beşar Esad’ı önce göndermek isteyip (!) ardından devamını sağlayan zihniyetin de aynı parantezde okunması mümkün.
***
Dahası ? Elbette Türkiye. Bu devasa paranteze Türkiye’yi yazmak çok mu zor, ne yazık ki değil. İster İhvan hareketine benzetilsin, isterse daha farklı bir tecrübe olarak okunsun, fark etmez. Türkiye’de son yıllarda İslami tecrübenin iktidarla yoluna devam eden boyutu, küresel ölçekte her geçen gün daha farklı gözlerle izleniyor.
Gezi saldırısıyla ete kemiğe bürünen, şimdilerde çok farklı boyutlar kazanan operasyonlar, Türkiye tecrübesini kontrol altında tutmak ve dönüştürmek isteyen merkezler eliyle yönetiliyor. Mısır’da farklı, Bangladeş’te farklı gibi görünen gelişmelerin, Türkiye’de daha yumuşak tonda devam etmesi kimseyi aldatmasın.
Bu, küresel ölçekte bir hamle ve bulunduğu her yerde mevcut tecrübeyi dönüştürmek için farklı tonlar ve ölçeklerde operasyonlar yapıyor.
Onun için Mısır Türkiye’dir ya da Bangladeş Suriye’dir.