Herkesin sinesinde taşıdığı bir koalisyon var. Muhtemel ki önümüzdeki hafta sinelerdekiler ortaya dökülür ve işin rengi de az çok belli olur.
Yine de kimi eğilimleri medya üzerinden okumak mümkün. Seçim öncesi var gücüyle HDP için çalışan Aydın Doğan’ın medyası mesela; 8 Haziran’dan bu yana paranın patronlarının fikriyle konuşuyor ve CHP-AK Parti koalisyonunun Türkiye’nin istikrarını bozmayacak en makul çözüm olduğu kanaatinin propagandasını yapıyor. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sıcak para ve borsada işlem gören zenginliklerimiz aşkına maceraya atılmanın lüzumu yok çünkü! Hem CHP ile ortaklık yapmış bir AK Parti’nin tabanı nezdinde itibar kaybetmesi de muhtemel. En en önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti üzerindeki etkisinin azalmasına yol açabilir böyle bir koalisyon. Eh bu da orta ve uzun vadede Ak Parti’yi zaten zayıflatacağı için... Evet evet en iyisi AK Parti-CHP koalisyonu!
“Müslüman mahallesinden” transfer edilen kalemleriyle birlikte Aydın Doğan ve bütün adamlarının CHP tabanını neredeyse yalvarırcasına iknaya çalıştıkları “büyük koalisyon” formülünün açılımı bu.
***
Cemaat medyasına bakalım. CHP ve MHP’nin AK Parti ile koalisyon yapmasına mani olma gayreti ilk göze çarpan. AK Parti ile koalisyon kurarsanız “tek adam rejimini” onaylamış olacaksınız ve o koalisyonda siz zayıflayacaksınız diyorlar.
Meclis çoğunluğuna atıf yapmayı ihmal etmeden tabi; yasama başlar başlamaz devri sabık yaratılmasını istiyorlar.
Gülen Örgütünün gönlündeki koalisyon CHP+MHP+HDP formülü. Seçim öncesi kurulan bu koalisyonun hükümet kurarken de işletilmesi halinde örgüte yönelik yargı sürecinin tersine çevrileceğini ümit ediyorlar.
Bana kalırsa yanılıyorlar. Yani Gülencilerin gönlündeki koalisyon gerçekleşse bile Fethullahçı Terör Örgütü için dönüşü olmayan bir yol söz konusu. Gülen Örgütü artık ulusal güvenlik alanının konusudur ve tüm hükümet ihtimalleri için Gülen Örgütü ile mücadele olmazsa olmazdır.
***
HDP neyi nasıl yapacağına kendi aklıyla karar veremediği için koalisyon denklemlerindeki yerini konuşurken ister istemez Kandil’e referans vermek durumunda kalıyoruz.
Cemil Bayık ve Mustafa Karasu’dan gelen sert açıklamalar, HDP’lilere hükümet denklemlerinin dışında kalın diyordu. HDP, siyaset mekanizmasının ne kadar içine girerse Kandil diyalektiğinin o kadar dışına çıkma imkanına kavuşabilir çünkü. Kandil’in şahinleri bunu gördüklerinden hükümet seçeneklerinden uzak tutmaya çalışıyorlar partiyi.
Murat Karayılan’ın son açıklamasına kadar durum buydu. Bakalım Karayılan-Bayık farkı HDP’ye nasıl yansıyacak diye soramıyoruz çünkü HDP’li bir koalisyon seçeneği MHP kilit parti olduğundan mümkün gözükmüyor.
***
CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise seçim öncesi kurulan koalisyonun diyetini ödemekle meşgul. Tabanı yay gibi gerdikten sonra birden tokmak indirmeye cesaret edemiyor. Bu yüzden de (matematik kurallarını alt üst ederek) yüzde 60’a yuvarladığı “muhalefet cephesini” sonuna kadar zorlamış görünmek istiyor. Elimden geleni yaptım ama olmadı diyebilmek için.
Yani önce MHP+HDP’li formülleri deniyor. Zaten olmayacağını biliyor ama bozuk paraları elden çıkarıyor ki elimden geleni yaptım ama gördünüz olmadı, diyebilsin.
Ak Parti ile hükümet kurabilirse belki bu da sürdürülebilir bir seçenek olmayacak ama en azından şu fani ömründe kısa sürede olsa iktidar yüzü görecek ve böylece CHP’deki koltuğunu bir süre daha muhafaza edebilecek.
Az şey değil!
***
MHP’ye gelince; MHP her koalisyon formülünün kesişim kümesi durumunda. CHP +AK Parti hariç tüm formüllerde MHP var. Günün sonunda hükümet ortağı olması en muhtemel aday MHP gözüküyor. Hiçbir şey yapmadan oyunu yükselttiği gibi şimdi de naz yaparak avantajlı konumunun tadını çıkartıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşruiyetini sorgulamak suretiyle çıtayı kendisinin de atlayamayacağı bir seviyeye çıkartıyor. Bu ise sadece erken seçim seçeneğini güçlendiriyor.
Ak Parti’yi de yarın konuşalım...