Bu aralar birçok kişi bamya tohumu ile ilgili ne düşündüğümü soruyor. Doğrusu bamya yemek olarak sevdiğim bir sebze, ama özel olarak tohumu ile ilgilenmemiştim. Türkiye’de yaptığımız saha çalışmalarında bir şifacı taze meyveleri pişirmeden yenilirse mide ülserini iyileştirdiğini söylemişti. Biz de bu bilgiyi deney hayvanlarında oluşturduğumuz ülser modeli üzerinde denediğimizde etkili olduğunu gözlemlemiştik. Nitekim daha sonra Alman araştırmacılar da bamya meyvesinin o sümüksü içeriği olan polisakaritlerin ülsere neden olan Helikobakter mikrobunu bağlayarak etkisiz hale geçirdiği şeklinde bir çalışma yayınlamışlardı. Tohumlar ile ilgili bilgilerin ne derecede bilimsel kanıtlara dayandığını değerlendirebilmek için, öncelikle tohumun özellikleri ile ilgili olarak internette ne gibi bilgiler bulunduğunu ve öneriler yapıldığını inceledim. Her zaman olduğu gibi, halk arasındaki deyimi ile “sap ile saman karıştırılmış”; yani tohumunun etkilerine bakıldığında tüm bamyanın etkinliğinden söz ediliyor. Yani yine abartılı etkinlik önerileri yapılmış. Peki, bilimsel olarak bamya tohumu ile ilgili yürütülen çalışmalar ne diyor?
Bamya bitkisinin bilimsel adı ile Abelmoschus esculentus (=Hibiscus esculentus). Bamya adının Türkçe’de kendisi dışında ima ettiği bir anlam yok ama İngilizcesi ilginç; şekline izafeten “Lady’s finger” yani “bayan parmağı”; ister ince, ister dolgun! Bitkinin tohumlarının içerisinde temel besleyici bileşenler olarak; sabit yağ [linoleik asit (yüzde 50), palmitoleik asit (yüzde 29), oleik asit (yüzde 17)], polisakaritler (lektinler), amino asitler (glutamik asit, arjinin, aspartik asit vd.; prolin ve sistin hariç yumurtaya yakın ya da daha yüksek miktarlarda), fenolik bileşiklerin (flavonoitler, oligomerik proantisiyanidinler) yanı sıra özellikle fosfor (yüzde 0,630 miligram), magnezyum (yüzde 0,505 miligram) ve kalsiyum (yüzde 0,25 miligram) gibi değerli mineraller bulunuyor.
Bamya tohumları demlenerek ülkemizde halk arasında şeker hastaları tarafından kan şekeri kontrolünde kullanılıyor. Deney hayvanları üzerinde yürütülen çalışmada bu etkisinin bağırsakta oligo-/polisakarit yapısında büyük molekül yapısında şeker türevi bileşikleri parçalayarak şeker haline dönüştüerek emilmesini sağlayan enzimleri (alfa-glikozidaz, alfa-amilaz enzimleri) baskılayarak gösterdiği ortaya konulmuş. Bu etkiden sorumlu bileşenler olarak fenolik bileşenleri olan flavonoitler (kersetin-3-glikozit ve kersetin-3-diglukozit) ve oligomerik proantosiyanidinler tespit edilmiş. Tohumların yüksek kolesterolü düşürücü etkisi de bildiriliyor. Tohumlardaki bu fenolik bileşenler bir başka çalışmada bamya tohumunun oksidatif hasarı gideren (antioksidan) ve yorgunluğu gideren (antifatik) etkili bileşenler olarak tespit edilmiş. Yine bu bileşiklerin deney hayvanlarında depresyon üzerinde sentetik antidepresan ilaçlar kadar etkili olabildiği bildiriliyor.
Tohumların lektin içeriğine bağlı olarak tümör nekroze edici faktör-alfa ve diğer bazı önemli sinyal molekülleri üzerinde baskılayıcı etkisi nedeniyle kanser üzerinde etkili olabileceğine yönelik öneriler sadece deneysel çalışmalara dayanıyor. Bu bakımdan kanser üzerinde kesin bir tedavi cevabından söz edilmesi mümkün değil. Tohumların sulu özütünün bazı mikroorganizmalar üzerinde çeşitli derecelerde baskılayıcı etkisi bildirilmekle beraber deneysel bir çalışma olması nedeniyle sonuçlar henüz bir etkinlik olarak değerlendirilemez. Tohumların sulu ve alkollü özütleri deney hayvanlarında hafıza üzerinde nöotropik etkili bulunmuş. Yani sağlıklı bireylerde dikkat, hafıza, yaratıcılık ve motivasyon gibi zihinsel fonksiyonları artırmaya yönelik bir etkisi olabileceği bildiriliyor.
Sonuç olarak, tüm çalışmalar deneysel, herhangi bir klinik bulgu bulunmuyor, ama bamya tohumunun bazı yararları söz konusu. Ancak bamya tohumu kullanılarak şeker hastalığı, depresyon, kanser gibi hastalıkların tedavi edebileceği gibi bir sonuç çıkarılabilmesi mümkün görülmüyor. Bunların dışında bamya tohumu ile ilgili iddia edilen etkileri ortaya koyan bir bilimsel kanıt henüz bulunmuyor.