Bu hafta sizler bu yazıyı okurken Türk ve Müslüman olmanın bilinci, gururu ve onuruyla Osmanlı’nın ayak izinlerinde geçmişten bugüne uzanan bir yolculuktayım.
Yaklaşık 3500 km’ye varan sınırlar, ülkeler geçen bir seyahatteyim. Önümüzdeki haftalarda Balkan turumun gezi detaylarını sizlerle paylaşacağım ama bu hafta sizlere ulaşan bu satırlarda “biz Türkiye’de yaşamıyoruz belki ama yüreğimizde, dualarımızda en önde Türkiye var” diyen Balkanlar'daki Müslüman kardeşlerimizin sizlere olan selamıyla başlıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a Balkan coğrafyasında inanılmaz bir ilgi, destek, sevgi ve bağlılık var. Mazlumların umudu, duası olmuş bir lider ve Türkiye var gönüllerde. Balkan coğrafyası hüzünlü bir coğrafya. Düşündüren ve Türkiye olarak çok güçlü olmamız, birbirimize kenetlenmemiz, köklerimizi, geçmişimizi anlamlı bağlarla yarınlara taşımamız ve çok iyi anlamamız gerekliliğini gözler önüne seren anlara, yaşanmışlıklara, izlere tanık oldum.
Aslında Balkan turlarına olan yoğun talep ve tur programlarını sizlere aktarmak için başladığım yolculuk, farklı bir bakış açısıyla devam ediyor, anlam kazanıyor.
Gençlerimizin dünyanın trend olmuş turistlik lokasyonlarına ilgisini 'tabi ki seyahat özgürlüktür' ama Balkanlar’a da çevirmelerini tavsiye ediyorum. Neden mi derseniz özellikle Bosna- Hersek’te Saray Bosna ve Mostar’ı gördükten sonra ezan sesiyle çan sesini, yol boyu mezarlıkları, bombalarla yıkılmış köprüleri, izleri ve yeniden devam eden hayatı kareleriyle hissetmelisiniz. Atalarımızın Osmanlı’nın muhteşem eserleri, camileri, çeşmeleri, medreseleri ve şu anda Balkan ülkelerindeki Müslüman kardeşlerimizin ezan sesiyle bizlerle bütünleşmesi, akrabalık bağlarımızla kavuşmalar, hasret ve özlem…
Fatih Bosna topraklarında gördüğü rüya…
Fatih Sultan Mehmet Han Bosna topraklarına ordusuyla ulaştığında gece değişik bir rüya görüyor, sabah uyanır uyanmaz alimlere gidip rüyasını anlatıyor. Rüyamda ateşi ve etrafında 3 Halife’yi gördüm. Alimler de açıklama olarak "Hz Ebubekir’i gördüğünüz için Bosna’da sadık insanlar yaşıyor, Hz Osman gibi güzel huylu ve terbiyeli insan yaşıyor, Hz Ali gibi savaşçı ve ilim sahibi yaşıyor" diyor. Alimin biri Fatih’e soruyor: “Ama bir Halifeyi görmediniz değil mi.” Fatih Sultan Mehmet "Evet Hz. Ömer’i görmedim" diyor. Alim de "Hz. Ömer’i görmemenizin sebebi Bosna’da kıyamet gününe kadar adalet sağlanmayacak ve Bosnalılar sürekli savaşmak zorunda olacak Bosna için" diyor.
Saray Bosna’da Baş Çarşı'yı gezdiğinizde Osmanlı döneminden beri faaliyete devam eden Kurşunlu Medresesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın akrabası Hüsrev Bey Camii ve önünde bulunan iki çeşmesi var. Ben aynı anda ikisinden de içtim. Saray Bosna’da 'birincisinden içen kişi bir daha geri dönecek, ikincisinden içen Sarajevo’da evlenecek' diye anlatılıyor… Fatih Sultan Mehmet’in şehre girdiği kapıdan adımlayarak, Fatih Sultan Mehmet Han’a ithaf edilen Fatih Camii'ni ziyaret ettim.
Saray Bosna’da şimdi müzeye çevrilen savaş tünellerine gittiğinizde oldukça etkileneceksiniz. Savaş döneminde bombaların, mermilerin tahrip ettiği yerleri kan kırmızısı gül resimleriyle boyamışlar şehitleri unutmamak için. Hani uğurlarken su dökeriz yada suyla uğurlarız ya savaş tünelinden çıkanlara evin sahibi teyze tek tek su vererek onları savaşa uğurluyordu.
Ölümle yüzleşen topraklar, hüzünlü bir coğrafyadaki yolculuğumda Mostar’da bu yıl ilk defa yağan sağnak yağmurla geziyorum. Saray Bosna’ya olduğu gibi Mostar’a da yoğun bir ilgi var. Mimar Hayrettin tarafından 1557 yılında inşa edilen Mostar Köprüsü, Osmanlı mimarisinin adeta bir şaheseriymiş. Ne yazık ki köprü 1992 yılında cereyan eden savaşta Hırvat topçusu tarafından yıkılmış. Türkiye’nin büyük katkılarıyla 2004 yılında tekrar hizmete açılmış. Balkanlar’daki Osmanlı eserlerinin bakım ve onarımlarında Türkiye’nin büyük katkılarını görüyoruz. Mostar’da sohbet etme fırsatı bulduğum kişilerde bu acımasız savaşın bıraktığı etkileri, silinmez izleri de gözlemledim. Halasını, dedesini, kardeşini, babaannesini kaybetmiş insanları dinledim. Şu anda Mostar Köprüsü'ne turistlerin ilgisi büyük. Gençlerin bir meslek haline getirdiği köprüden aşağıya şov amaçlı atlamalar yapılıyor. Aslında bu atlamalara orada anlatılanlara göre zamanında bir evden kız istenilecekse kız babası ne kadar cesur olduğunu görmek için oradan atlamasını istermiş damat adayından.
Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında kahve fincanını tutuş şekillerinden, kafelerde çalınan müziklere, otomobillerindeki ve dış mekanlardaki sembollere varana kadar farklılıklarını gösterecek ince detaylar dikkat çekiyor. Tuna nehri akıyor, bazı yerlerde sanki Karadeniz’deymişsiniz gibi bazı ülkelerdeki şehirlerde de Ege-Akdeniz ‘de gibi hissedebilirsiniz. Türkiye’ye göre saat farkı 1 saat daha erken.