Bugün 15 Eylül. 1918 yılının bugününde, Azerbaycan'ın başkenti Bakü, işgalden azad ediliyor. Osmanlı Devleti'nin desteği ve stratejileri ile bu zafer Azerbaycan'ın devlet bütünlüğünü oluşturuyor ve tarihte ilk defa Şirvanşahlar'ın gözbebeği Türk Müslüman kenti Bakü'yü, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin payitahtı yapıyor.
Kafkas İslam Ordusu fikri ve hareketi, Osmanlı Türk Ordusu ile Azerbaycan subaylarının birlikte oluşturduğu ordu olarak tarihe geçti. Evet, kendisi yedi düvelle savaşırken Azerbaycan'ın kurtuluşu, Dağıstan'ın ve tüm Kafkasya'nın istikrarına ileride tarihin seyrini değiştirecek nitelikte katkı sağlayan bir siyaset inşasından bahsediyorum. Osmanlı Cihan Devleti, kendisi tarihin sahnesinden çekilirken bile, kendinin en zor döneminde Azerbaycan'a yönelik kurtuluş hareketinin, şimdiki küresel sistemdeki değişim ve dönüşüm sürecinde, farklı bir anlamı vardır.
Bugün Başkan Erdoğan'ın da katılımı ile Azerbaycan'ın başkentindeki askeri geçidin ve şanlı törenin de farklı bir anlam ve mesaj barınmakta.
Kafkasya yeniden kaynamaya meyilli durmakta. Uzun zamandır ABD, Gürcistan sonrası Ermenistan ve Azerbaycan üzerinden yeni planlamalar yapmaktaydı. Azerbaycan; petrol ve enerji kaynağı ve geçit hattı olduğundan, değişim ve dönüşüm sürecinin Azerbaycan merkezli olmamasını benimsemekte. Paşinyan'la birlikte Ermenistan üzerinden yeni süreç tetiklenmekte. Uzun zamandır yapmaya çalışmaktayız. Ermenistan konusu önemli ve Kafkasya'nın dengesi ve istikrarı açısından anlam taşımakta. Çünkü hamisi ve taraftarı çok.
Rusya; Amerikan girişimleri sonucu "Ermenistan'ı kaybedeceğim" korkusu ile işgal altındaki Karabağ üzerinden yeni hesaplara girmekte. Bir taraftan Azerbaycan açısından bu tutum faydalı gözükse de, diğer yandan dengeli yürüyen Rusya'nın "tercih yap" tutumuna da denk gelmesi mümkün gözükmekte. Rusya; Ermenistan'ı işgal ettiği, Karabağ'ın bazı reyonlarını Azerbaycan'a geri verilmesinde aktif rol üstlenerek, Karabağ'ın geri kalanındaki bölgeye "yüksek eyalet statüsü" ile hem de kendi ordularının tampon bölgede yerleştirme arzusunda olduğunu her fırsatta beyan etmekte.
İşte tam da bugünün tarihi, siyasi, askeri anlamını, Bakü'nün Bolşevik Ermeni çetelerince işgal altından kurtuluşunun 100. yılında, hem de Türkiye'nin yeniden ve hiç terk etmeyecek kararlılığı ile Bakü'den, hem de Başkan Erdoğan önderliğinde boy göstermesi o kadar büyük anlam taşımakta ki. Rahmetli Nuri Paşa ve dava arkadaşlarının muazzam gayreti ve cesareti ile Azerbaycan Devleti'nin temelleri atıldı. Ordusu, polisi ve tüm devlet kurumlarının temelleri de o gün atıldı. Askeri okuldan tutun, üniversitesine kadar o günün zaferinin sonucudur. Düşünün, Bakü o kadar önem arz ediyordu ki, bu Türk Müslüman kentin Azerbaycan'a bırakılmaması için Rusya, İngiltere ve Almanya beraber gayret sarf etti. Osmanlı Devleti ve Azerbaycan milli hükümeti buna direndi ve Osmanlı Devleti'nin stratejileri ve Nuri Paşa'nın, eşi benzeri olmayan askeri zekası ile kent işgalden azad edildi. Ve ilk defa Azerbaycan'a payitaht yapıldı. O gün o kadar büyük bir gündür ki, zamanın Başbakanı Fetali Hoylu, Türk Ordusu'na hitap ederek şunları söylemekte.
"Bugün Azerbaycan topraklarında, Azerbaycan ve Osmanlı askerlerinin kanları birbirlerine karıştı. Bu Millet, Osmanlı'yı hiçbir zaman unutmayacak. Türk Ordusu'nu ve Nuri Paşa'yı unutmayacak."
Nuri Paşa'nın cevabına bakın;
"Azerbaycan uğruna şehit olmak şereftir. Gerekirse yine savaşır, yine şehit oluruz."
Evet, Kafkasya'daki istikrarı hem de 15 Eylül 1918 perspektifinden yorumlarsak, yeniden şekillenen dünyada, yeniden taraflar ve ittifaklar belirlenmekte. Türkiye'nin bir daha çıkmamak üzere Kafkasya'daki varlığını daimi ve kaimi kılmak şart olmuştur. Bakü'nün kurtuluş günü Başkan Erdoğan'la birlikte verilen mesaj; yeni yüzyılda Kafkasya'daki Türkiye varlığının nedenini ve içeriğini net göstermekte. Yani sadece geçen 100 yıl değil, önümüzdeki nice 100 yıllar ve ilelebed, Türkiye'nin Kafkasya'daki bugünkü varlığı hayatidir, yerlidir ve milli stratejidir...