Aynı olay farklı kişilerce birbirinden çok farklı hatta zıt düşüncelerle açıklanabilir. Seçim sonuçlarının analizinde de tarafların çok farklı olduğunu görüyoruz. Bu siyasi bakış açısının kendi açılarına göre yani onları bir gün iktidara getirmesi için yapıldığı anlamına geliyor. Oysa siyasi analizler ülkenin bulunduğu şartların ve önündeki imkan ya da engellerin belirlenmesi amacıyla yapılmalı ve taraflar konumunu buna göre belirlemelidir. Siyasi tartışmalara baktığım zaman tamamen başka şeylerle uğraştığım sonucuna varıyorum.
1991 yılında bir dergide çıkan beyanatımda ülkemizin bölgesel bir güç olacağını ve politikaların buna göre belirlenmesi gerektiğini söylüyordum. SSCB’de komünizmin terk edilmesi konusunda yazdığım yazının başlığı ise”İçe değil dışa dönüktür” idi. Yani küresel şartlar bir ülkenin vazgeçilmez sanılan bir düşüncesinin ve buna dayanan yapısının terk edilmesine sebep olabiliyordu.
Türkiye, Dünya dengeleri açısından, önemli bir ülkedir. Bu hem coğrafi konumundan hem de tarihte yaşananların etkilerinden ve bunların çevresinde de bulunmasından kaynaklanıyor. Bugüne kadar ülkemizde önemli siyasi olaylar yaşandı ve bunların cumhuriyetin kuruluş ilkelerine uymayanlara karşı yapılan darbeler olduğu ya da aynı düşünceyi savunan bir partinin kazanması olduğu söylendi. Yani siyasi gelişmelerin ülkenin içindeki sebeplerden kaynaklandığı düşünüldü. Ben her zaman dış etkileri analiz etmeye çalıştım ve genel kabul gören düşüncelerden farklı sonuçlara vardım. Mesela Soğuk Savaş döneminde Türkiye için en büyük tehlikenin komünizm olduğu ve SSCB’nin ülkemizi ele geçirmek istediği düşünüldü. Oysa böyle bir durumda bu ülkenin nüfusunun çoğu Türk olurdu ve Anadolu’dakiler problem çıkarırdı ve bölge batı ülkeleri için bir üs haline gelirdi. Benim metoduma göre dünya bir bütündür ve her ülke çıkarlarına ve duygularına göre bir dünya kurmak ister.
***
Bugüne kadar ülkemizin dış güçlerin etkisinde kaldığını ve siyasi gelişmelerde onların rolü olduğunu düşündüm. Şüphesiz halkımızın bağımsızlığı çok sevdiği ve bu yönde tavır sergilediği açıktı. Ancak dış güçler de aynı örtünün altına saklanıyor ve etkili oluyorlardı. Bunun alt yapısı için halkın düşüncelerinin yönlendirilmesi gerekirdi ve bu amaçla büyük sermayeye ve onların kontrol ettiği medyaya egemen olmak istediler ve başardılar.
Ülkeyi yönetenlerin hedeflerinde halkı memnun etmek vardır ve bunun karmaşık yönleri sadece üst düzeyde mevcuttur. Onlardan olmanın tek yolu onların düşüncelerinin geçerli ve faydalı olduğunu savunmak ve bunu egemen güçlerin çizgisinde oluşturmaktır. Bedeli hem maddi hem de manevi açıdan ödenir yani rahat yaşar ve halk tarafından değerli sayılırsınız.
Önümüzdeki dönemde olayları aynı şekilde değerlendirmeye ve çözüm yollarını düşünmeye devam edeceğim. İlk hamle ülkemiz halkını bir soyla değil bir kültürle tanımlamaktır. İkincisi bir ülkede değişmez kuralların olmayacağını ve şartlara göre değerlendirmeler yapılmasını savunmaktır. Ülkemizin yaratanın verdiği her özelliği tanıyacağını diliyor ve sevgi ile aklın birlikte yaşayacağı bir ülke olacağını düşünüyorum. Bu bizim gücümüzü azaltmayacak ve aksini uygulayanlarla savaşı da göze alacağız.