Bahçeli ve MHP çok ilginç tavırlar sergiliyor.
Davutoğlu ile saat 13.00’te başlayıp 14.45’te biten görüşmeye ilişkin açıklama Davutoğlu tarafından, mesela saat 16.00’da yapılırken, Bahçeli’nin açıklaması gece yarısından sonra saat 00.46’da geliyor. Kamuoyunun bilgilenme ihtiyacını saatlerce ırgalamayan bir tavır ilginç değil mi?
Bir de açıklamaya bakmalı.
Bahçeli, önceden de seslendirdiği “En iyi koalisyon formülü” yaklaşımını bu açıklamada da ifade ediyor.
Bahçeli’ye göre vatandaş seçimlerde MHP’ye ana muhalefet görevi vermiş. İnsanın MHP’ye oy verenlere sorma imkanı olsa da sorsak diyesi geliyor. Acaba yüzde 16’nın yüzde kaçı “MHP’ye ana muhalefet olsun diye oy verdik” diyecektir... Ama önemli mi MHP’ye oy verenlerin hangi mantıkla oy vermiş olması, önemli olan Bahçeli’nin her şeyi nasıl okuduğu değil mi?
Bahçeli MHP’ye ana muhalefet rolü verildiği kanaatinde olunca, memlekete de bir hükümet gerekince, hükümet arayışında bir koalisyon formülü de sunması beklenir değil mi?
Onu da ihmal etmiyor sağolsun, Ak Parti - HDP hükümeti, olmadı daha geniş tabanlı Ak Parti - CHP hükümeti, hatta olmadı, çok daha geniş tabanlı Ak Parti - CHP - HDP Hükümeti olsun!
Bahçeli’nin bunu ironik bir teklif olarak mı sunduğu yoksa samimi düşüncesi mi olduğunu da anlayamıyorsunuz.
Önce şöyle düşünmek geliyor içinizden:
Bahçeli vatandaşa zımnen sitem ediyor. Bana yüzde 16 verdin, diğer üç partiye yüzde 80’in üzerinde destek sundun. Sen o üç partiye layıksın. Bakın şu ifadeler o yazılı metinden:
“Türk milleti partimize en az 276 milletvekili vermek yerine 80 milletvekilini uygun görmüş ve ana muhalefetle yetkilendirmiştir.”
Bahçeli’nin mesela çözüm süreci konusunda diğer üç partinin duruşuna tepki gösterdiği muhakkak. Ancak mesela Ak parti ile koalisyon kurup, “çözülme süreci” dediği olayın restorasyonu için sorumluluk üstlenmeye taraftar değil. Aksine mesela Ak Parti’yi HDP ile koalisyona teşvik ediyor. Mantığını ise şöyle açıklıyor:
“Türk milleti her türlü risk ve tehlikesine rağmen ısrarla sürdürülen, inatla savunulan çözülme sürecinin amaç, kapsam ve uygulamasını net olarak görmek ve bilmek istemektedir. Bunu da en iyi icra ve ifa edecek olanlar sürecin ana aktör ve sempatizanı olan partilerdir. Bir koalisyon hükümetinde bulunması gereken uzun ömürlülük, uyum, istikrar ve mutabakat ancak bu şartlar altında vuku bulacaktır. AKP’nin en uygun koalisyon partneri hiç kuşkusuz HDP’dir.”
Yani “vatandaş henüz sonucu tam görmedi ki, oyları böyle dağıttı, süreç dibe vursun, millet de MHP’nin kıymetini anlasın” mantığı...
Bahçeli’nin açıklamasında bir başka paragraf, Ak Parti’yi CHP ile koalisyona yönlendirmeyi tercih ediyor. Bakın işte şöyle.
“Türkiye’nin bugünkü şartlarında AKP ile CHP’nin bir koalisyon hükümeti kurması daha fazla vakit kaybetmeksizin sağlanmalıdır. Bu da yeterli görülmüyorsa; tesis edilecek ortaklığa HDP’de ilave edilmeli, toplamda yüzde 78,94 oy oranı ve 470 milletvekili sayısıyla üç partili bir koalisyon hükümeti derhal inşa edilmelidir.”
Bu ifadelere baktığınızda da Bahçeli’nin bir Ak Parti - CHP koalisyonunu Türkiye’nin hayrına mı şerrine mi olacağını düşünerek önerdiğini net olarak anlayamıyorsunuz. Aslında sanki kötü olacağından emin ama, öneriyor, istiyor ki o koalisyonla da Türkiye dibe vursun ve MHP ana muhalefet olarak tırmansın.
Bütün bunlar Bahçeli’nin Türkiye sevgisinin mi ürünü yoksa bizim anlayamadığımız zihni sürecinin mi?
Tabii bu süreçleri her partiye oy veren vatandaşlar da izliyor. Şimdi MHP’ye oy veren vatandaşlarımız nasıl düşünecekler?
Helal olsun Bahçeli’ye, önümüze birbirinden güzel koalisyon formülleri koydu, Ak Parti - HDP, Ak Parti - CHP, hatta Ak Parti - CHP - HDP formülleri... Seç seç al. Kendisi asla yok hükümet oluşumunda. Ama sanmayın ki “MHP iktidardan uzak durmak için yapay ve boş bahanelere sığınıyor” hayır “MHP bu kadar hazırlıksız ve korkak değildir.”
Falan filan... İnanan beri gelsin.
Bu söylemin tek mantıklı izahı var, varsa, koalisyon görüşmeleri dönüp dolaşsın, bana “Senden başka çare yok” diyerek gelsin. O zaman belki.
Acaba öyle bir şey olacak mı?