Medyada birinci haber, Dilan Polat ve Engin Polat'ın yargılandığı 'kara para aklama' davasında mahkemenin, 4 tutuklu sanığın tahliyesine karar vermesi.
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının, tahliyelere yönelik itirazı ise reddedildi.
Polat'ların, 3 ayrı suçtan toplam 20'şer yıldan 40'ar yıla kadar hapisle cezalandırılmasının istendiği bir davada tahliye kararları, elbet vatandaşın yargıya olan güvenini sarsıyor.
Aynı hukuk kitaplarını okuyan savcılar ve hâkimler arasında böylesine uçurumlar neden oluyor?
Anayasa Mahkemesinin milletin damarına basan kararları da öyle.
Asıl tehlikeli olan ise; geniş bir kaos çerçevesi içinde yargı kararlarının, belli odaklarca şer cephesi tarafından yönetim zafiyeti iddialarına malzeme yapılmak istenmesi... "Devletin çivisi çıkmış arkadaş" algı operasyonu için kullanılması...
MHP lideri Bahçeli, üç gün önce kılıç çeken teğmenlerle ilgili bir açıklama yaptı.
Milletimizin beklediği ses buydu. Devletin göstermesi gereken tavır buydu.
Sayın Bahçeli aynı açıklamasında, kılıç çeken teğmenler olayını büyük resmin içinde izah etti ve çok önemli bir ikazda bulundu.
Bizim, büyük resme bakmamızı ve milletimizin üzerinde zalim bir baskı kurulmaya çalışıldığını, değişik alanlarda birbiri ile ilgisi yokmuş gibi görünen provokasyonların arttığını, organize bir propaganda ağı ile toplumun bunaltılmaya çalışıldığını söyledi.
Huzurun, istikrarın ve güvenliğimizin, üç aşamalı bir planın hedefi olduğunu belirtti.
Bahçeli'nin ikaz ettiği üç aşamalı plan şöyle:
İlk aşama: Yönetilemeyen, krizden krize sürüklenen, herkesin birbirine husumet beslediği bir ülke tablosunun kuvveden fille çıkması.
Bu aşama için CHP koçbaşı görevi görüyor.
İkinci aşama: Milli mukavemetin kırılarak terörle mücadelenin sekteye uğraması, ekonomik ve diplomatik temelde boyun eğilmesi, etnik ve mezhep ayrışmasının tetiklenmesidir.
Evet, CHP'nin DEM'lenmesi, ihanet boyutuna gelmiş bulunuyor. DEM Parti açıkça bölücü terör örgütünün partisi olmasına rağmen CHP tarafından sanki Türkiye'nin partisiymiş gibi destek ve himaye görüyor.
DEM'liler, Türkiye'yi "Kürdistan ve Türkiye'nin Batısı" diye ikiye bölerken tam anlamıyla gözünü kapayan, kulağını tıkayan CHP'nin himayesindedir.
CHP, iç cepheyi bölüyor, CHP'ye oy veren geniş vatansever kitlenin kafasını karıştırıyor. Bu kitle de maalesef Erdoğan düşmanlığı yüzünden ihanete varan CHP-DEM işbirliğini görmezden geliyor...
Bu konuda şuna dikkat çekmek isterim. CHP yönetimi; DEM'le işbirliği yüzünden uğrayacakları eleştirileri dağıtmak, gündemi değiştirmek adına bir tüzük kurultayı hikâyesi çıkardı.
Seçimlere daha 4 yıl varken CHP tabanı kurultay çekişmelerine odaklanıyor.
Cambaza bak numarası...
CHP tabanı; asıl DEM'le, dolaylı olarak PKK ile işbirliğini sorgulaması gerekirken kuru parti içi kavga ile meşgul ediliyor...
Üçüncü aşama: Sözde erken seçim zorlamasıyla Türk ve Türkiye Yüzyılı Vizyonunun işlerliğini ve işlevselliğini sabote etmek, hatta anti demokratik arayışlara tahkimat sağlamaktır.
CHP'nin, kılıç çeken teğmenlere, hiçbir şerh düşmeden sahiplenmesi, darbe durağında iktidar beklentisi yüzündendir...
Özgür Özel hemen her fırsatta erken seçimi gündeme getiriyor. Muhalefetin Meclis'te sayısal bir imkânı olmadığı halde bu nakarat tamamen taktik bir meseledir.
CHP; "erken seçim istiyoruz, çünkü bu iktidar Türkiye'yi yönetemiyor ve 'birinci parti' olarak biz yönetmeye hazırız" algısı için çalışıyor.
Uydurma anketlerle son günlerde, "CHP arayı giderek açıyor" üfürmeleri de bu algıyı kuvvetlendirmek için.
Aslında birinci parti oldukları iddiası, belediye seçimleri ile ilgili.
Madem CHP birinci parti, neden Meclis'te çoğunluğa sahip değil...
Kaç aşamalı plan yaparlarsa yapsınlar, FETÖ hain darbe girişimini püskürten bu aziz millet, Çanakkale ruhu ile hep ayaktadır...