Anayasa Referandumu sonuçları onları çok ümitlendirmişti. Ellerinden gelse, “16 Nisan’ın haftasında da cumhurbaşkanlığı seçimlerini yapalım” diyeceklerdi.
Nitekim Kılıçdaroğlu, ümidini; yüzde 48,5’lik “Hayır” blokunu 2019’a taşımaya bağlamıştı. Hatta bunun için adaylıktan da feragat edebilirdi.
Onlara, referandumdaki her “Hayır”ın, 2019’da “Erdoğan’a hayır” anlamına gelmediğini kimse anlatmamış olacak ki, bu blok üzerine ince stratejiler bina ettiler.
Bu bloku 2019’a taşıyabilecek “ekmel” bir aday bulacak, AK Parti’den de yüzde 2-3 oranında oy kopararak seçimin 2. tura kalmasını sağlayacaklardı.
Nitekim Kılıçdaroğlu, önceki gün görüştüğü AB büyükelçilerine de “2. turda kenetlenerek sonuca ulaşacağız” demişti.
Meral Akşener’in İP’i de o projede kullanılmak üzere üretilmişti.
Feveranın sebebi
Bütün mesele AK Parti’den 2-3 puan koparabilmekti.
Zira, çok iyi biliyorlardı ki, 2019’da cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu sadece yüzde 2-3 gibi cüz’i bir oran belirleyecekti.
Bu ince hesaplarla seçimi 2. tura bıraktırmak ve orada oluşturulacak “Erdoğan Düşmanları İttifakı” ile sonuca ulaşılacaktı!
Bunun için ilk turda her parti ayrı ayrı aday göstermeliydi.
Nitekim Meral Hanım, beklentilerin tam tersine, adaylığını erkenden açıkladı. Amaç Bahçeli’yi tahrik ederek, “Madem öyle ben de adayım” dedirtmekti.
Ama Bahçeli bu oyuna düşmedi. Hatta o da aday olmayacağını erkenden açıklayarak “Hayır” blokunun hayallerini suya düşürdü.
Feveranın sebebi budur.
Kürt oyları düşmez
Oyunu bozulan muhalefet, şimdi bu mutabakata çamur atmakla meşgul.
Efendim, bu ittifak Kürt seçmenleri kızdıracakmış.
Galiba Kürt vatandaşlarımızı da kendileri gibi kış uykusunda zannediyorlar.
Referandumda “Evet” sonucu çıkmasında Kürt oylarının kritik bir rol üstlendiğini biliyorsunuz ama bu teveccühün sebebini doğru izah edemiyorsunuz.
15 Temmuz gecesi de FETÖ hainlerinin önüne dikilen Kürt vatandaşlarımıza “İŞİD’ciler” diyen Demirtaş da anlayamamıştı orada olup bitenleri.
MHP ve Kürtler, 15 Temmuz sonrasında oluşan Türkiye’nin en geniş ortak paydasında buluştu.
Asıl tehlike iç çürüme
AK Parti’nin, MHP ittifakı sebebiyle Kürt oyları hakkında endişe etmesine gerek yok.
Yeter ki özellikle doğu ve güneydoğuda yönetim kadrolarını belirlerken ve adaylık süreçlerinde yerel dinamikleri dikkate alsınlar.
Öte yandan Sayın Erdoğan’ın sürekli dile getirdiği “siyasi gücü kişisel çıkarlar için kullanma hastalığı”nın da bir kanser gibi AK Parti bünyesini içerden çürüteceği akıldan çıkarılmamalıdır.
KAFAMA TAKILANLAR
Özel 'Mor Beyin'ler ne olacak?
“Bu adamlar FETÖ’cü ise Türkiye’de FETÖ’cü olmayan yoktur, burada bir problem var” diye aylarca dil döktük ama yargımızdaki “katı FETÖ düşmanları”na (!) anlatamadık. Neyse ki, şimdi kamudaki “Mor Beyin” mağdurları görevine iade edildi. Peki, özel sektörden olup da daha ilk anda “Aman bize bulaşmasın” diye kapı önüne konan insanların mağduriyetleri ne olacak?
Bu AYM üyeleri nerede yaşıyor?
Kılıçdaroğlu’nun yoğun baskı ve hakaretlerinin AYM’de karşılık bulamayacağını düşünüyordum, yanılmışım...
AYM’nin, FETÖ lejyonerleri hakkında aldığı “hak ihlali” kararının, FETÖ hakimleri Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in kamikaze kararından ne farkı var?
Dikkat ederseniz bu kararın ardından yoğun bir “emsal” muhabbeti başladı.
Peki, Can Dündar hakkındaki “hak ihlali” kararının hesabını kim verecek?
15 Temmuz yokmuş gibi davranan bu AYM üyelerinin kararı da millet nezdinde “yok” hükmündedir.