Bahçeli, ah Bahçeli. Laf söylediğini zannediyor, ama boş konuşuyor. Bomboş.
Tekeden süt sağılmazmış.
Şu utanç verici sözlere bakın bir:
“Tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz. İster AKP’li, ister MHP’li, isterse de CHP’li olsun her vatan evladı cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz, milletin terazisi bu sıkleti çekmez.”
Evet, utanç verici, kendi ahlaki ölçülerim içinde başka tanımlama bulamıyorum.
Hem “milletin terazisi”nden bahsedeceksin hem de milletin ruhu ile milim uzlaşmayan sözler söyleyeceksin.
Bahçeli Osmaniyeli, ben de Kahramanmaraşlı’yım. Kültür iklimimiz yakın. Osmaniye’de “Tekeden süt sağılmaz” deniyorsa, bizim oralarda da “Çobanın gönlü olursa tekeden teleme çalar” denilir.
Teleme, içine ham incirin sütü damlatılarak sütün kesilmesi ile elde edilen bir tür lorun adıdır.
Yani evet, tekeden süt çıkmaz ama çoban isterse tekeden bile süt sağıp, ondan teleme çalarak misafirine ikram edebilir.
Çoban kim?
Millet.
Öyleyse o cümleyi “millet isterse” diye yeniden kurmak gerekiyor.
Millet isterse “Muhtar bile olamaz” denilen adamdan başbakan yapar.
Ve millet isterse, “Muhtar bile olamaz” denilen adamı Çankaya’ya çıkarır.
Devlet Bahçeli gibi politikacıların sözü de solda sıfır kalır.
Seçimden yeni çıkmışsınız, o adam ülkeyi karış karış dolaşmış, milletine ulaşmış ve sandığı millet iradesi ile doldurmuş, sonra siz kalkacaksınız, “Her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir ama Tayyip Erdoğan olamaz” diyeceksiniz. Yani “millet evlatlığı”ndan çıkaracaksınız. Utanç verici değerlendirmesi başka hangi durum için yapılır?
Bahçeli’nin sözleri, Türkiye’de pek çok insan için pek çok defa söylendi. Ama millet hep o sözü ve söyleyenleri aşarak geliyor.
Bahçeli’nin sözlerinde despotik zamanların yeniden bedenlenişi var ne yazık ki. O sözü, CHP zihniyetindeki birisi söylese, ona daha çok yakışabilirdi, onların geleneği buna çok daha uygundu.
Anlaşılan, seçimlerde, CHP ile MHP arasında geçişler gerçekleştire gerçekleştire, siyasi felsefeler arasında da geçişler oluyor.
Buna, “MHP’nin siyasi düşüncesi CHP’den ne kadar farklı ki? İkisinin ulusalcılık çizgisi arasında ton farkı bulunuyor mu?” tarzında bir itirazın geleceğini biliyorum. Evet, AK Parti’nin iktidar olduğu süreç, bu iki partinin operasyonel geçişliliğini artırdı, özellikle kıyılarda da CHP’lileşme rengi baskın karakter kazandı.
Ama Orta Anadolu’nun MHP dünyası, daha çok AK Parti ile geçişlilik gösterirdi. Şimdi Bahçeli, Tayyip Erdoğan’ın hangi rengine bakarak, “O Çankaya’ya çıkamaz” demektedir ve onun bu sözü “Hangi MHP” ile uyum arz etmektedir?
Şöyle sorayım:
MHP’nin Orta Anadolu’daki tabanı, mesela Tayyip Erdoğan’la Deniz Baykal’ın, ya da Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu bir cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy verir? Ya da Bahçeli’yi dinler mi?
Bu tarz sözlerin milletin tavrı açısından bir kıymet-i harbiyesi tabii ki mevcut değil. Ancak, Tayyip Bey’in duygularını kırbaçlama gibi bir etkisi olmayacağı söylenemez. “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın. Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın.” Düşmanca sözlerin böyle duygulara yol açması tabiidir.
Doğrusu ben, Bahçeli’den böyle zehir zemberek sözler işittiğimde, onun içine nüfuz etmiş başka birisi mi konuşuyor hissine kapılıyorum. Bu benim ona karşı hüsnü zannım. Ama o, bu hüsnü zannı sürekli zehirliyor. Kendine yazık ediyor. Yeni seçimden çıkıldı, sonuç ortada. Tayyip Erdoğan kendisinin üç katı oy almış. Bunu hazmetmesi lazım, siyasetçinin erdemi biraz da burada. Sürekli yüzde 15’lerde dolaşıp, hatta bir ara barajın altına düşüp, ondan sonra da Çankaya ahkamı kesmek, yakışık almıyor.
“Tekeden süt sağılmaz” sözünü, biraz da sürekli seçim yenilgisi alanlar ve asla Çankaya rüyası göremeyenler için düşünse sayın Bahçeli, nasıl olur?