Başkent Ankara'da siyaset gündeminde cevabı aranan önemli sorulardan biri bu... MHP Lideri Devlet Bahçeli, DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'a, annesinin vefatı sebebiyle taziye dileklerini iletti; tokalaştı...
Peki ama bu sadece insani bir duruş muydu, yoksa altında daha fazlası olabilir miydi?
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin konuyla ilgili birçok açıklaması oldu.
Ancak en dikkat çekici ifadesi, "MHP'yi iyi anlamak lazım attığı adımların ne olduğunu iyi düşünmek lazım. Gerginlik yaratmanın gereği yoktur" şeklindeydi. Şimdi sanırım herkes MHP'nin Türkiye'nin sigortası olduğu konusunda mutabıktır. Zira Bahçeli hiçbir ikbal talebinde bulunmayan hatta iki kez başbakanlık teklifini elinin tersiyle itmiş bir lider.
Örneğin 2015 yılında HDP ile aynı masaya oturmamak için CHP'nin "Siz başbakan olun" teklifine "Hayır" cevabı vermişti. Bu yüzden Bahçeli aslında İsrail'in "Arz-ı Mevud" yanı vadedilmiş topraklar hezeyanının herkes tarafından iyi anlaşılmasını istiyor. Özellikle de DEM'lilerin...
Bahçeli'nin bir başka ifadesi de "DEM'lilerin ellerini sıkmam Türkiye partisi olma vasfının işareti olarak görülmelidir. Buradan başka anlam çıkarmak doğru değildir." Oldu. Üstelik de MHP lideri Cumhur İttifakı'nın bir ortağı olarak hareket ediyoruz mesajıyla da dikkat çekti.
"MHP bir adım atmazsa, başkanlarından da adım beklenmez. Erdoğan, TBMM'de huzur daveti sundu, çağrıya cevap verdim." Sözleri bu durumun en açık kanıtı...
Şimdi özetin özeti belli ki Cumhur İttifakı, DEM'lilere "Terör örgütü PKK'nın boyunduruğundan kurtulun, gerçek anlamda Türkiye partisi olarak siyaset yapın" mesajı veriyor. Tabii burada Kürtlere de bir mesaj var.
"Yaşadığımız coğrafyadaki planları, oyunları görün çocuklarınızın bu planların bir parçası olarak ölmesine göz yummayın. Bu ülke hepimizin" deniyor.
Zira Türkiye tarihi acı birçok saldırı, kumpas ve planla dolu...
6-8 Ekim Kışkırtması'nın 10'uncu yıldönümünde meseleye biraz uzaktan bakan herkes bu durumu net bir şekilde okuyabilir.
DEAŞ bahanesiyle başlatılan 6-8 Ekim kışkırtmasının ardından Hendek Terörü ile Güneydoğu İllerinde sözde Kürdistan ilan etme hamlesi, sonrasında da 15 Temmuz terörü... Aslında hepsi birbiriyle ilişkili...
Ancak önce millet sonra devlet Siyonizmin tüm planları bozdu.
8 Ekim'de Meclis'te "Arz-ı Mevud" özel oturumu yapılacak.
Siyonizmin Büyük İsrail, projesi hezeyanı milletvekillerine delilleriyle birlikte anlatılacak. Umarız herkes kendine düşen dersi çıkarır...
YİNE Mİ CHP!
Biliyorum, şimdi kızanlar olacak. "Yine mi CHP" diye serzenişlerinizi duyar gibiyim. Ama ne yapalım CHP'siz bir günümüz geçmiyor. Zira sürekli olarak malzeme çıkıyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklaması için başlatılan kampanyalara kapıyı kapattı. "Yok öyle bir şey" dedi.
Belli ki Mansur Yavaş'ı, İmamoğlu'na karşı her daim elinde bir koz olarak tutacak. Bu süreçte Yavaş'ın, Saraçhane medyasına karşı Tandoğan medyası oluşturmaya çalıştığı haberleri yapılıyor. CHP Genel Başkanı Özel bile "bizim medya" ifadesiyle CHP medyasını yönlendirdiklerini itiraf etti.
Aslında "bunun bir haber değeri yok, zira Kılıçdaroğlu da maaşa bağlanan gazeteciler var" demişti.
İsmail Saymaz'ın yayında sesinin açık olduğunu unutup "Abi biz de tam bunları konuşuyorduk" sözleri meselenin tescili oldu.
Yani özetin özeti, CHP'de medya savaşları, koltuk savaşları, lidere yanlama savaşları tam gaz sürüyor.
Ve belli ki Saraçhane tiyatrosunda Akşener'le yaptığı şov sebebiyle İmamoğlu'nun "Mağdurum da mağdurum" pozları da artık eskisi kadar etkili olmuyor. Bize de perde perde bu tiyatroyu yazmak düşüyor.
"ARAÇTAN İLK İNEN CEZAYI YER"
Aslında birbirlerini hiç tanımıyorlar.
Ömrünün sonuna kadar da bir daha hiç görmeyecekler.
Ancak yol verme tartışmasında araçtan inmek gibi bir hata yapan ölümcül sonuçlarla yüzleşebiliyor.
Önce korna sesleri sonra camdan küfürleşme, bağırış çağırış, sonra da araçtan inip diğerini yumruklamak sık sık karşılaştığımızı bir manzara oldu. Bursa'daki iki sürücünün yol verme kavgası haberini görünce "bu durum nasıl düzelecek?" Diye düşündüm. Zira araçtan indikten sonra neler olacağını kimsenin bilmesi mümkün değil...
İşin daha acı yanı kimi zaman o yumruk atıyor. Karşısındaki bıçağına, silahına sarılıp kan dökebiliyor. Bu yüzden yargı reformuna bir ek yapmak lazım bence, özellikle ABD'de yol verme tartışmalarında araçtan ilk inen her zaman haksız sayılıyor diye anlatmıştı oraları görmüş bir dostumuz... Bu yüzden trafik kavgalarında da "araçtan ilk inen cezayı yer" şeklinde bir kural getirsek zira o an sinirlerine yenik düşenler yoluna devam etse ve durumu polise bildirse plakaya ceza işlemi yapılsa en azından bu tür görüntülerin bir nebze olsun önüne geçilebilir diye düşünüyorum.
Sizinle Şanghay'dan çok çarpıcı bir polis uyarısı paylaşmak istiyorum.
Yıllarca burada yaşayan Nurettin Akçay, sokakta hiç kavgaya denk gelmediğini en fazla ağız dalaşı olduğunu söylüyor. Zira polisin sokaklara astığı tabelada şöyle yazıyor. "Sakın kavga etmeyin. Kaybederseniz hastanelik olursunuz. Kazanırsanız hapse girersiniz."
Ne dersiniz?
Bana sorarsanız ben "Yeni fikirlere açık olmakta fayda var" derim.
EMEKLİYİ ÜZMEYİN
Eylül ayı enflasyon rakamı beklentilerin birazcık üstünde geldi.
Muhalefet cephesi yine en iyi bildiği tuşa bastı.
Yaylım ateşi açtı.
Ancak şunu da görmek lazım.
Sürekli olarak enflasyon düşmeyecek algısını pompalamak kimseye bir fayda sağlamıyor. Türkiye ekonomik anlamda ne toz pembe bir dünya ne de muhalefetin anlattığı gibi cehennemin yedi kat dibi değil...
Üstelik sürekli olarak insanlara "ekonomik kriz var" demenin kimseye bir faydası da yok. Zira herkes kendi yaşam standardı ve bütçesine göre durumu ölçüp, tartıp değerlendirme yeteneğine sahip.
Burada asıl mesele hamaset dışında çözüm önerileriniz ne?
Muhalefetin son dönemde sürekli taşladığı, ayda bir iki kez istifa etti tezviratı pompaladığı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek beğenin ya da beğenmeyin ortaya bir plan koydu. Orta Vadeli Plan doğrultusunda da adımlarını istikrarlı bir şekilde atmaya devam ediyor.
Peki ya CHP, sürekli olarak emeklilerin duygularını istismar ediyor.
Ancak CHP önünde bir emeklinin tek başına yaptığı eylem aslında CHP gerçekliğini herkesin yüzüne vuruyor... Zira emekli Birol Durmuş, CHP'ye "söz verdiğiniz 10 bin lira Pazar parası nerede?" diye soruyor.
Takdir milletin elbette.