Baharda kar yağabilir. Birçok kez atmosferin takvimden anlamadığından dem vurmuştum. Anlamaz, atmosfer havaidir. Ocakta yağışın yere kar olarak inmesi gibi, Nisanda da yağış yere kar olarak inebiliyor. Nitekim indi. Geçtiğimiz hafta Amerika’nın kuzeydoğusunda baharda çiçek açmış laleler, sümbüller her yanı süslemişken, bastıran kuvvetli fırtına ve ardından kar yağışıyla sümbüller bembeyaz karın altında kaldı. Açıkçası insan beyni aynı karede hem baharı hem karı görünce bu manzarayı yadırgıyor. Fakat işin aslı gayet olası bir hava durumu. Nadiren rastlanabilecek bir olay da olsa, yağış yere baharda ve yazın da kar olarak inebilir. Bugün ABD’de yaşanan manzara, yakın gelecekte Türkiye’de de görülebilir. Nisan geldi neden bu yağmurlar bitmiyor diyenlere, beterin beteri var diyorum...
YAŞLANAN DÜNYANIN SAÇI BEYAZLIYOR
İklim, dünya kurulduğu günden bu yana değişiyor. Dünya milyonlarca yıl uzunluğundaki periyotlarla ısınıp soğuyor. Bir ısınma dönemini, bir soğuma periyodu takip ediyor. Tabii bu sırada değişen sadece hava sıcaklığı olmuyor, dünyanın pek çok yerinde bu değişimler alışılmışın dışında hava ve doğa olaylarına sebep olabiliyor. Fakat bu doğal bir değişim. Tıpkı bir insanın doğup, büyüyüp, gelişip, yaşlanması sırasında insan vücudunda gözlemlenebilen değişiklikler gibi... Beyazlayan saçlar, kuruyan cilt, kırışan göz çevresi, eriyen kas kütlesi, savunmasız kalan ve her geçen gün hızla küçülen iskelet, günden güne daha bulanık ve zor gören gözler, daha az duyan kulaklar gibi vücuttaki doğal değişim sürekli devam ediyor. Dünyamız ve iklim için bu doğal değişim döngüsüne hiçbirimizin bir itirazı yok. Değişim kaçınılmaz... Fakat işler doğal döngünün ötesine geçince işte o zaman işin rengi değişiyor ve itirazımız o noktada başlıyor.
‘MEVSİM NORMALLERİ DIŞI SICAKLAR’A DİKKAT
Günümüzde yaşanan doğal döngünün çok ötesinde, çok hızlı ve fazla bir değişim. Çünkü bu doğal değil, antropojenik (insan) kaynaklı bir değişim aynı zamanda. Küresel ısınmanın en önemli sebeplerinden birinin atmosfere salınan sera gazları olduğunu, bu gazların atmosfere salımının, Sanayi Devrimi’yle başlamasıyla hızla arttığını ve atmosferdeki sera gazı emisyonlarının artışı ile küresel ortalama sıcaklıkların paralel şekilde arttığını artık biliyoruz. İnsan etkisi nedeniyle alışılmışın dışında hava olayları, Türkiye ve Avrupa’da yazları sıcak hava dalgalarının yaşanma sıklığını arttırdı. Her sene pek çok şehirde ölçülen sıcaklıklar rekor üstüne rekor kırıyor. Türkiye gibi orta enlem ülkelerinde kuraklık ciddi sorun olmaya devam ediyor. Özellikle İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerde kuraklıkla mücadele her geçen gün daha da zorlaşıyor. Önümüzdeki yıllarda bu bölgeler için tehlikenin boyutları daha da artacak. Şimdiden önlem almak, özellikle bu bölgeler için kuraklıkla mücadele eylem planları hazırlamak şart aslında. Bahar mevsiminin süresi her geçen gün daha da kısalıyor. Sadece yazın da değil kış mevsiminde de ekstreme değerleri, aşırı soğukları yaşamaya başladık. Aşırı yağışlar, sıklaşan ve şiddetlenen fırtınalar, hortumlar giderek artıyor. İşin en vahim tarafı, sera gazı salımlarını kontrol etmeyen ve en çok emisyon salan ülkeler, iklim değişiminden en çok etkilenen ülkelerden değil maalesef. Başka ülkedeki kontrolsüz salımlar, atmosfere kontrollü salım yapan ülkeleri de etkileyebiliyor. O yüzden küresel birlik gerektiren bir konu bu. Sadece bizim ya da sadece bir ülkenin dikkat etmesi yetmez. Özellikle sanayisi güçlü tüm dünya ülkelerinin tedbir almaları gereken bir konu.
Türkiye bu konuda ciddi bir adım attı. Çok doğru ve yerinde bir kararla, Türkiye de atmosfere salınan sera gazı emisyonlarını artık kontrol edecek ve denetleyecek. “Sera gazı emisyonlarının takibi” hakkındaki yönetmelik geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de yayımlandı. Atmosfere sera gazı salımı sıralamasında ilk sıralarda olmasak da çok önemli bir gelişme bu. Emisyon salımlarını bir türlü düşürmeyen ve düşürmek istemeyen diğer ülkelere de örnek olması dileğiyle...