Baas rejimi İdlib’te sivilleri çoluk çocuk demeden öldürürken bu ölçüsüz saldırıların savunuculuğunu Aydınlıkçılar yaptılar. Vatan Partisi ve çevresi yani.
Bölgesel gelişmeler söz konusu olduğunda ekranlardan inmeyen eski askerler de bıkıp usanmadan, bıktırdıklarını fark etmeden aynı şeyi tekrarlayıp durdular: “Türkiye Esed ile vakit geçirmeden görüşsün, hemen görüşsün”.
Rusya’ya mazeret ürettiler.
Türkiye’nin kendi menfaatlerini önceleyerek, devlet hukukunu ve onurunu koruyarak politika üretmesini, stratejisini buna göre geliştirmesini eleştirdiler, kulplar taktılar.
Esed’in kendi vatandaşlarını kimyasal silahlarla katletmesini, vatan topraklarını Rusya’ya, İran’a, ABD’ye ve taşeron terör örgütlerine açmasını makul ve mümkün gördüler.
Son olarak İran’dan ve Rusya’dan aldığı destekle Türk askerine yönelik saldırı düzenlediğinde bile Esed rejimini değil Türkiye’yi suçladılar!
Türkiye’yi savunanları linç etmeye kalktılar.
***
CHP’nin tavrı da hiç farklı değil ulu-solculardan.
Esed’e yüzleri her daim yumuşak. Sık sık sevgilerini sunuyorlar zaten.
İstiyorlar ki demokrasisi, ekonomisi, askerisi kıyaslanmayacak kadar güçlü olan, haklı ve ahlaklı olan, sınırları terör örgütleriyle kuşatılıncaya ve terör içeriye sıçrayıncaya kadar sabreden ve sonra terör koridorunu yararak hesap bozan Türkiye ondan ricacı olsun!
Bir başkent Ankara ile ters düşerse, şaşmaz şekilde onu savunuyorlar. Yurt dışına çıkınca ilk işleri Türkiye’yi eleştirmek...
O yüzden de sık sık terör örgütleriyle ve başka başkentlerle aynı şeyleri söylüyorlar.
Kurumsal olarak pozisyonu ve politikası bu oldu “yeni” CHP’nin.
İktidara muhalefet ettiklerini iddia etseler de bana kalırsa bu ne yanılgı, ne kavramada yetersizlik. Bu bir seçim. O yüzden de tehlikeli.
***
“Türkiye ile İran savaşa girerse İran’ı tutacağını” ilan eden Eren Erdem CHP’den milletvekili seçildi mesela. Ki Karşı gazetesine yönelik FETÖ davasında suçlu bulunmuş ve 4 yıl hapis cezası almıştı Erdem. Halen CHP PM üyesi.
Türkiye’yi değil düşmanını tutan diğer isim de CHP’li. “Suriye ile savaş çıksa banko Esad’ı tutarım” diyen Sera Kadıgil bu beyandan sonra CHP’den vekil yapıldı. Kadıgil 15 Temmuz’da darbeye direnenlere, okunan ezanlara ağır ve bayağı küfür etmesiyle de tanınıyor.
Türkiye’nin içeride ve dışarıda zorlandığı ama her zorluktan daha da güçlenerek çıktığı bir süreci yaşıyoruz. Bu tecrübe gösterdi ki içimizde gevşek/çürük noktalar var.
Ve o noktalar, rekabet ettiğimiz, mücadelede ettiğimiz ülkelerin ve terör örgütlerinin umudu haline gelmiş vaziyette.
RAND’IN HEDEFİ ERDOĞANSIZ TÜRKİYE, UMUDU CHP LİDERLİĞİNDEKİ CEPHE
ABD’deki müesses nizamın sözcüsü RAND Corporation geçen hafta Türkiye üzerine hazırladığı raporun başlığı “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası: ABD-Türkiye Stratejik İlişkileri ve ABD Ordusu açısından sonuçları” adını taşıyordu.
2010 sonrası yaşanan tüm saldırıların ana hedefinde olan Erdoğan RAND’ın güncel raporunda yine hedef.
“Erdoğansız Türkiye” hayali gibi “ABD dostu bir muhalefet partisi ya da siyasi koalisyon yönetime geçerse Ankara ile ilişkilerin yeniden eskisi gibi olacağı” vurgusu da açıktan ilan ediliyor.
Türkiye’nin her alanda tam bağımsızlık için çaba vermesinden, milli menfaatleri öncelemesinden rahatsızlar.
ABD beslemesi PKK-PYD ve DEAŞ kuşatmasını yardığı, FETÖ denilen illeti devletin içinden söküp attığı için çaresizler.
Terör örgütleriyle başaramayınca yeni partner aradılar.
Aradıklarını meşru alanda, siyaset arenada bulmaları onların işlerini kolaylaştırırken Türkiye’yi zorluyor.
Şöyle bahsediliyor raporda iktidar değişimi:
“Türkiye’de yaşayabilir bir muhalefet lideri ya da koalisyonunun ortaya çıkması durumunda Erdoğan ve AKP 2023’te iktidardan söküp atılabilir. Bu durumda Türkiye’den daha uzlaşmacı bir yaklaşım beklenebilir çünkü 2018’te parlamentoya seçilen üç muhalefet partisi de NATO ve AB ile ilişkilerin canlandırılmasına yönelik çağrılarda bulunuyorlar.”
“Erdoğan olmazsa Türkiye’nin burnuna halkayı yeniden ve kolaylıkla takabiliriz” diyorlar özetle.
O halkanın halihazırda kimin burnunda takılı olduğu ise geriye doğru iz sürüldüğünde kolaylıkla bulunacaktır.