Millî Görüş’ün patent sahibi olduğunu iddia eden partinin genel başkanı (gençlerin hoşlanacağı ifadeyle söylersek) “yardırmaya” devam ediyor.
Dün, AK Parti’yle ittifak kapılarını kapatmadıkları yönünde bir beyanatını okudum.
Önce “patent sahibi” olduklarını hatırlatıyor: “Bu arkadaşlarımız (‘millî görüş’ iddiasını sürdüren AK Partiyi kastediyor) herhalde biraz kilo aldılar, bizim gömlek bunlara sığmaz, giremezler, yırtılır. O kadar büyük, ciddi yanlış adımlar attılar ki telafisi bu arkadaşlar tarafından mümkün değil.”
Hem “telafisi mümkün değil”, hem “biz bir ittifak kurabilir miyiz?”
Kurabilirlermiş...
Soruyu (‘biz bir ittifak kurabilir miyiz?’ sorusunu) sorduktan sonra, insanda istikrah uyandıracak ve “bu arkadaş zekâmızla alay mı ediyor?” dedirtecek bir cevap veriyor.
Kendi ifadeleriyle aktaralım: “Biz bir ittifak kurabilir miyiz? Garip geliyor ama arkadaşlar derse ki 'Biz size devleti teslim ettik, gelin beraber yönetelim, kararları da siz alın'o zaman varız. Ama sil baştan her şeyi değiştirmek şartıyla. Başka türlü ülkenin düze çıkması mümkün değil...”
Ne güzel bir teklif...
Seçimi AK Parti kazanacak ama yönetimi “millî görüş”ün patent sahibi olduğunu iddia eden partiye devredecek. Hiçbir işe karışmayacak.
Peki, “bedavadan” iktidar yetkisini uhdesine alan sayın genel Başkan ne yapacak?
İlk icraatı herhalde “yatırımları durdurmak” olacaktır...
Kendisi söylüyordu: “İktidara geldiğimizde tüm yatırımları durduracağız. Niye? Çünkü üretime dayalı yatırım yok. ‘Deli misin?’ diyorlar. Eh, birazcık delilik var...”
İkinci icraatı da IMF’yi ülkeye davet etmek olacaktır.
Ki, sayın genel başkan, IMF’ye borç ödediğimiz dönemi daha müreffeh buluyordu. IMF’yle “stand-by” anlaşması yapsaymışız, ekonomimiz bugünkünden daha iyi olacakmış.
İlginçtir, IMF konusunda tazyik yapan kişi sadece bu sayın genel başkan değil...
Kozmopolit İstanbul sermayesi de vaktiyle epey baskı uygulamıştı.
Hatta bazı dış çevreler, bazı kredi derecelendirme kuruluşları, bazı Batılı finans odakları...
Sözcüleri Hasan Cemal’e de (“Sakın silah bırakmayın” diye terörist ayartan gazeteci) şöyle bir yazı yazdırmışlardı: “Erdoğan’ın ekonomik krizi baştan beri kötü yönettiğine ilişkin kanaat gittikçe yaygınlaşıyor. (...) Erdoğan’ın ekonomi takımına dönük eleştirel yaklaşımları fazlasıyla tepki topluyor iş dünyasında. Onlardan birinin sözleri şöyle: ‘IMF ile bir an önce anlaşma yapılmasında fayda var. Çok gecikildi. Geçen mayıs ve haziranda yapılmış olsaydı, Türkiye’ye 40 milyar dolar gelebilirdi. Şimdi ancak 20 milyarda kalacağız.’ Güncel soru: IMF ile anlaşma kapıda mı? Öyle gözüküyor, süreç hızlandı. Bir bankacı şöyle dedi: İlle de yumurtanın kapıya dayanması mı lazım? Bu yola daha önce gitseydik, çok daha iyi olurdu.”
Bu yazının yazıldığı tarih 2008...
Üzerinden 10 yıl geçti... Gezi’lere, 17/25’lere, 15 Temmuz’lara rağmen “beklenen kriz” gelmedi... Para satmak için “içerideki” acentelerini devreye sokan IMF eli boş döndü...
IMF sevdalısı sayın genel başkanı Doğan Medya Grubu’nun bir televizyon kanalında izlerken (anchorman kılıklı ibişe meram anlatıyordu) şöyle düşünmüştüm:
Olmuş...
Kendini iyi “yetiştirmiş...”
Bağlama çalmayı da bilseymiş, tam olacakmış!