Bir efsane var ya hani, “..Vurdukça büyütürsün..” derler.. Anlaşılıyor ki birileri bu sözün arkasına saklanıp, siyasi parti hazırlığı yapan birilerini koruma altına almış gibi görünüyor.. Kim Babacan’la ilgili bir şey söylese hemen bir yerlerden;“.. ama böyle söyleyip kendi elinizle büyütüyorsunuz..” diye itirazlar geliyor.. Bir saniye arkadaş.. Büyütmeyelim tamam da kolları sıvamış parti kuran bir adama ayakkabı numarasına kadar her şey sorulur..Trump’a neler soruldu.. Misal ABD’de, Hakan Atilla’nın siyasi rehin olarak senelerce hapis yattığı davada, Halkbank’tan sorumlu bakan olan Babacan’ın adını neden çok fazla duymadık.. Sormayacak mıyız? Bir taraftan Halkbank davasının bir emperyalist saldırı olduğunu söylerken dava delilleri arasında yer alan Ali Babacan’ın meclis konuşmasını yok mu sayacağız?. (29 Kasım 2012) Diyor ki Babacan; “…İran’dan alınan petrol karşılığında Türkiye’den altın nakli yapılıyordu. İran’ın ABD ve uluslararası yaptırımlara tabi petrol satışlarından elde ettiği geliri telafi edebilmesi için kullanılan bir yöntemdi bu..” Yani saatler piyanolar çikolatalar ayakkabı kutuları falan uçuştu havalarda da ilgili bakanın bu sözü neden hiç konu edilmedi, bunu sormayalım mı?.. Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi Yiğit Bulut sordu geçenlerde;“.. Fetö’nün bankasını Devlet’e 1.5 milyar dolar zarar verecek şekilde, Ziraat Bankası’na satmaya kalkıştın mı? Sen bunu söylediğin gün Fetö’nün bankası borsada yüzde 22 prim yaptı mı? Bunu senden başka kaç kişi biliyordu?…” Hemen kalktılar ayağa; “vay efendim işte tam da Babacan’ın istediği şey” falan.. Geçiniz kardeşim. Cevap isteyen bir soru bu. Hakikaten en yetkili makamdan FETÖ’nün bankasını kurtarmaya dönük böyle bir hamle nasıl yapılabildi?. Hazine Kontrolörleri Kurulu Başkanı İrfan Tokgöz’ün, Hazine’deki kadrolaşma için tasfiyeyi, bazı isimleri askeri casusluk davasına karıştırarak yaptığı ortaya çıkmıştı.. Mahkemede, ‘ben Hazine müsteşarı ve ilgili Başbakan yardımcısı ne derse onu yaparım’ diye savunma yaptı.. Bu ağır ithamı da mı sormayalım?.. Ve hepsinden önemlisi, Eğer cumhurbaşkanlığına soyunuyorsa şu sorunun da yanıtı vermek zorunda; “15 Temmuz’da ülke işgal edilmeye kalkıldığında Sayın Babacan hangi vazifeyle hangi ülkedeydi?” Açıklamak zorundadır. Bakanlığındaki FETÖ’cü kadrolaşmayı da FETÖ’nün neden kendisini açıkça hiç hedef almadığını da.. Kusura bakmasın kimse ama, sorulacak bu sorular..
Avrupa’ya bayılanların da Irkçı Faşist Avrupa’dan farkı yok ki!
Özellikle batıda yaşanan her ırkçı saldırı sonrası şöyle laflar duyarız; “.. bak görüyor musun, işte imrendiğiniz Avrupa bu..” Yani‘her haliyle muhteşem bir Avrupa hayal ediyorsunuz ama aslında adamlar faşist’.. Ve gizliden gizliye de şu mesaj gizli bu sözde; “.. sana hiç de yakışmıyor böyle bir Avrupa’yı beğenmek…” Neden ki? Bence batının yaptığı her şeye koşulsuz bayılan tayfa ile bu kafatasçı/ırkçı saldırılar ve onları besleyen toplumsal motivasyon tamamen örtüşüyor.. Ben ortada “.. evet evet sevdiğimiz Avrupa beğendiğimiz değerler bunlar değil..” falan diyecek bir Avrupa hayranı tanımıyorum. Bir çelişki varsa sadece, bize AB sürecinde yutturulan Kopenhag kriterleri dolmasıyla yaşanıyordur çelişki. Yoksa bizim Avrupa’ya bayılan kesim ile bugünkü Avrupa’da yükselen ırkçı dalga birbirinin kuzenidir. Şimdi şöyle geriye çekilin ve daha geniş bakın. İtalya açıklarında göçmen gemisini bekleten kafa ile ‘kapatalım kapıları giden Suriyeli geri gelemesin’ diyen kafa aynı değil mi?. Cami basıp katliam yapan teröristle asla bir tutmam elbette.. Ama ‘sabah ağzımın içine içine ezan okuyor’ dediği müezzini öldürmeyi düşünen biri için ne diyelim?.. “Uykumdan uyandıran ezan için camiyi basıp imamı mı keseyim?” diyen bir CHP yöneticisi.. Yani ‘imrendiğiniz Avrupa’ neyse siz de öylesiniz.. Numara yapmayın..