Hukukçu değiliz. Üniversitede okuduğumuz yarım yamalık Ticaret Hukuku dersinden aklımızda kalan bir terim var. "Basiretli iş adamı"
Bu ifadeden anlaşılması gereken şey, Tacirin genel ahlak kurallarına göre davranması gerektiğidir.
CNN Türk ekranlarında kendisini aklamak için kah suçlayan, kah ağlayan, kah tehdit eden klasik bir Aziz Yıldırım profili izledik. Bize göre hiçbir sözüne itibar edilmeyecek olan Aziz Yıldırım Basiretli bir iş adamı değildir. Değildir de peki nedir?
l Türk Silahlı Kuvvetleri'nin taşere ettiği inşaat ve diğer hatırı sayılı satın almalardan milyonlarca dolarlık servet kazandığı halde Atatürk'ün ordusunda askere gitmemek için sahte çürük raporu alan, suç ortaya çıkınca da bedelli yasasından faydalanıp parayla 2. kez askerlik yapandır.
l Güngören'de yaşayan, adres olarak İzmir'de sahte bir adres bildiren bir kadının üzerine kayıtlı telefon hattını kullanandır.
l Ezeli rakibi olan Galatasaray'ın başkanı ile Trabzonspor hakkında uygunsuz konuşmalar yapandır.
l Bir Galatasaray maçı öncesi yayıncı kuruluşun Beşiktaşlı muhabirinin gizlice izlediği taktik idmanla ilgili bilgileri alıp hocasına aktarandır.
l Beşiktaşlı bir televizyon yorumcusu aracılığı ile şampiyonluktaki rakibinin ceza alması için Türkiye'nin en çok okunan gazetelerinden birine ısmarlama provoke haber yaptırandır.
l Trabzonspor-Manisaspor maçından önce Manisaspor Başkanına para gönderip, istediği skoru alamayınca parasını geri isteyendir.
l Ön ayak olduğu 6222 sayılı kanun O'nun kurtarılması adına değiştirilmeseydi 30 yıl hapis yatacak olandır.
l Türkiye'de 2 mahkemede ayrıca UEFA ve CAS mahkemelerinde "ŞİKE yaptığı tescillenendir.
Bütün bu nedenlerle yukarıda sadece bir kısmını yazdığımız olayların muhatabının söylediği hiçbir şey inandırıcı değildir.
Ülke içi ve dışında profesyonelce kotarılmaya çalışılan tüm PR kampanyalarına rağmen herkesin anlaması gereken şey şudur: Dava sonuçlanmış Yargıtay aşaması ceza davası olarak CAS süreci de sportif Yargıtay'ın son noktası olarak bitmiştir.
Aziz Yıldırım ve başında olduğu suç örgütü 2010-2011 sezonunda defaatle şike ve teşvik suçlarını işlemiştir. Bu şike ve teşviklerin bir kısmı 6222 sayılı yasa çıkmadan önce işlenen suçlar olduğu için o maçlarda da şike yapığı tespit edilmiş olmasına rağmen suçlular sadece yasadan sonraki 6 maçtan ceza almıştır. Aynı baskı gruplarının etkisiyle TFF Başkanlığına, işlediği suçlar nedeniyle BJK'yı UEFA'dan men ettiren ve BJK'nın şikeden ceza aldığı sezonda Kulübün Başkanı olan kişiye bu pisliği halının altına süpürmesi şartıyla Federasyon Başkanlığı verilmiştir.
Aziz Yıldırım burada suçu bazen hükümete, bazen cemaate son olarak da Gladio'ya atabilir. Hatta kargaları güldürmek isterse bu suçu gulyabanilere bile atsa da evrensel hukuk suçu tespit ettiği gibi cezayı da vermiştir. UEFA'dan son günlerde sızan bilgilere göre iki alt kümeye düşme cezası yoldaymış. "Yavaş gel" demek isterdim ama Nafile...