CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Sabahattin Ali’yiCHP öldürttü” diyerek solda ezberi bozmuştu. Ölüm fermanını yazan siyasi iradenin fotoğrafı herkesçe malumdu aslında. Laf sahibinin solda bir lider olması gerçeği örtmeye çalışanların yüzünde Osmanlı şamarı gibi patladı.
Ya tetikçi? O da gün ışığına çıktı gibi...
Dönemin tanınmış gazetecilerinden Kemal Bayram’a ait “Sabahattin Ali Olayı” isimli güncellenerek piyasaya yeni sürülen kitapta, İstihbarat teşkilatı (MAH) mensubu Ali Ertekin, 1948 yılında cinayeti nasıl işlediğini anlatıyor.
Parçaları birleştirelim.
1950 öncesi Milli Şef döneminde CHP, muhalif kimliğiyle bilinen Yazar Sabahattin Ali’yi şimdi MİT olarak tanıdığımız MAH mensubu bir tetikçi tarafından katlettiriyor.
“Ben öldürdüm” diyen tetikçi Ali Ertekin’in itirafı, bu kitap kaynak gösterilerek dün bazı internet sitelerinde yer aldı. Kitabın satır aralarında kalan ve haberleştirilmeyen önemli bir ayrıntı daha vardı.
İddia o ki: Sabahattin Ali ile birlikte Markopaşa dergisini çıkaran Aziz Nesin, bu derin cinayeti önceden bilenlerden biridir. Cinayet kamuoyuna yansımadan 15 gün önce Aziz Nesin emniyete çağrılıyor, Ali’nin eşyaları ve ceset parçaları gösterilerek teşhis etmesi isteniyor.
Karikatürist Mim Uykusuz anlatıyor: “Aziz geldi bir gün. Aziz dedim gördün mü gazeteyi? Gördüm dedi. Yahu dedim müthiş bir şey bu. Ben olayı 15 gün önceden olayı biliyorum dedi. Emniyete aldılar, sorguya çektiler dedi. Meğer 15 gün önce olmuş mesele.”
Gazeteci Kemal Bayram soruyor: “Mesele ne?” Devam ediyor Uykusuz: “Sabahattin Ali’nin öldürülmesi meselesi. Gazeteler yazmadan Aziz Nesin 15 gün önceden biliyordum diyor.”
Gazeteci Bayram daha sonra Nesin’e gidiyor, aldığı cevap şu: “Konuyu kendime de saklıyorum. Günü gelince yazacağım elbette. Sabahattin Ali’nin de kişi olarak kusurları, eksikleri, yanlışları vardı... Hem Sabahattin’i MİT öldürtmedi. Kişisel kusurları sonucu oldu başına gelenler. Devletin yetkili organlarının bir kişiyi öldürtmek için tuzak kuracağına inanmıyorum ben. Markopaşa’yı ben çıkardım. Sabahattin sadece yazı yazardı. Yazdıkları için devlet bir adamı niye öldürtsün? Beni neden öldürtmedi?”
Aziz Nesin, Sabahattin Ali’nin öldürülmesini neredeyse “hak etti” demeye getiriyor, “devlet adam öldürtmez” diyor. Sorusu manidar: “Beni neden öldürtmedi?”
Bu ifşaatı okurken 1993 yılındaki 2 Temmuz Sivas katliamı geldi aklıma. Hayatını ateşten zor kurtarmış, kendisiyle ilgili epeyi senaryo üretilmişti.
Nasıl bir ruh halidir, anlamak mümkün değil. Aynı dergide birlikte çalıştıkları yazar arkadaşı öldürülüyor, önceden öğreniyor kendine saklıyor, sonra cinayetin üzerine gitmek yerine devleti aklamaya çalışıyor!
Şimdi iyiden iyiye kaygılanmaya başladım, kafama takıldı: Acaba Aziz Nesin, derin devletin MAHsülü olabilir mi?
Kimbilir...
Zırtapoza bak
BDP’li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de Devlet Bahçeli gibi periyodik olarak beni şaşırtan siyasetçilerdendir.
Bazen barışçıl mesajlar verir yüreğimize su serper bazen Kandil sözcüsü gibi davranır, kimi zaman ağzını bozar bolca tazminat öder.
KCK operasyonlarına kızmış, yine bayramlık ağzını açmış: “AK Partili Kürt milletvekillerinin yüzüne halk tükürür.”
Kürt olmadığım için bu laftan muafım ama ayarsızlığa bir iki kelam etmezsek küfre meşruiyet kazandırmış olur muyuz diye düşünürüm.
Belki de en iyisi susmak anlayacağı dilden cevap vermek. Ne demişti Öcalan ona: “Zırtapoz, hoppa, şovmen...”
Ötesi var mı?
Tabi ki KCK operasyonlarını eleştirebilir, kızabilir, bir siyasetçi ve yazar olarak bunu anlarım, ama hiç kimseye küfür edemez, böyle bir özgürlüğü yoktur.
“Hayır var” diyorsa...
Bu hakkını Apo’ya karşı neden kullanmadığını sormak isterim. Zırtapoz denmesi kanına dokunmuyor mu?
Ey Baydemir, çık meydana, sana zırtapoz diyenin yüzüne tükür, ellerinden öpmeyen namerttir.
Hadi...
Bahçeli’ye İmralı vizesi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli üniversiteden hocamdır, severim, sayarım, saygı duyarım ama bazen beni çok şaşırtıyor.
Gazetecilere açıklama yapmış, İmralı’da Abdullah Öcalan’ın suskunluğunu pek hayra yorumlamamış. Diyor ki: “Avukatlarından ses yok. Başbakanın görevlendirdiği kişilerden yansıyan bir konu yok. Sessizlik hakim. Acaba olanlardan mı habersiz yoksa İmralı’da mı değil? Bu kadar sessizlikten sonra aklıma bir soru geliyor. Onu da başbakana soruyorum, merak ediyoruz. İmralı’da acaba kimse yok mu?”
10 yıl önce Apo’yu idamdan kurtaran MHP şimdi sessizliğinden kaygılanmaya başlamış. İnsani bir tutum, eyvallah!
Buradan sayın başbakana sesleniyorum, lütfen izin verin sayın Bahçeli İmralı’ya gitsin kendi gözleriyle görsün.
Başbakan dün grupta ifade etti, bu sefer BDP’liler kıskanıp sıraya girmek isterse ne yaparız, bilemem.
En iyisi MHP ile BDP birleşip İmralı’ya ortak sefer düzenlesinler. Daha iyi çözümü olan varsa beri gelsin...