20 Ocak 1990’da Azerbaycan’ın başkenti Bakü, felakete, oluk oluk akıtılan kana, en önemlisi bağımsızlık mücadelesine ve halkın direnişine sahne oldu.
Sovyetler Birliği çöküş sürecinde, Bakü, Vilnyus ve Tifliste’ki halk ayaklanmalarına karşı çok acımasızca tavır sergiledi. Gorbaçov’un “Glastnost ve Prestroika” projesiyle çöküşe geçen zamanın önemli imparatorluğu, zor ve sancılı dönem yaşadı.
Ermenilerin Yukarı Karabağ’da özgürlük hakları adı altındaki mücadelesine de zemin oluşturan Gorbaçov’un politikalarına Azerbaycanlılar ciddi biçimde karşı çıktı. O dönemde bile meydanlarda, hala adil tavır beklentisi içerisinde olduklarını gösteren sloganlar atılıyordu.
Bakü’nün Sovyet döneminde Lenin Meydanı, bağımsızlık mücadelesinde ise Azadlık yani Bağımsızlık Meydanı adı verilen bu meydan, milyonlarca insanın Sovyetler Birliği’nin politikalarına karşı çıkışının merkezi oldu.
Gorbaçov ve dönemin Sovyet yöneticilerinin Azerbaycan’ın tarihi toprağı Karabağ’da Ermenilere söz hakkı tanıması, Azerbaycan halkının tepkisine ve sokaklara dökülmesine neden oldu.
70 küsür sene susan bir millet, kendine yönelik adaletsiz tavrın hesabını soruyordu. Karabağ topraklarının Ermenilerle pazarlık konusu yapılmasına karşı çıkıyordu.
Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov işin bu kadar derinlere gideceğini tahmin etmemişti. Nitekim Gorbaçov, demokrasi ve fikir özgürlüğü anlayışıyla herkes konuşmaya ve söz hakkı istemeye başladığında, bu istekleri tankla, topla, tüfekle bastırmak istedi. Gorbaçov, demokrasi kavramının Sovyetler Birliği’ni çöküşe götüreceğini hesaba katmamıştı zira daha sonraki adımlarıyla bu durumu belli etti.
Bakü, aylarca Sovyetler Birliği yöneticilerine direnerek, Karabağ’daki yeni siyasi oyunların önüne geçilmesini istedi. Azadlık Meydanı, Azerbaycan aydınları, yazarları ve bilim adamlarının önderliğinde yeni bir siyasi etaba geçişe şahitlik ediyordu. Bu meydana ilk defa Türkiye bayrağı getirildiğinde meselenin, Sovyetler’in adaletsizlik siyasetine karşı çıkıştan daha olgun ve geleceği hedefleyen zemine kaydığı anlaşılıyordu. İnsanlar bağımsızlık mücadelesiyle milli kimlik ve kendini anlama felsefesini de Azadlık Meydanı’nda idrak ediyordu . Yıllar önce bastırılmış duygular parlamaya, söylenmeyenler dile getirilmeye başlandı. Esarette olduğunu idrak eden bir halk, kendini yeniden tartmaya, kendine dönmeye ve kendini ifade etmeye başladı. Azadlık Meydanı insan seliyle dolup taşıyordu. Azerbaycan’ın her yerinden insanlar akın akın bu meydana gelerek, meydandakilerle birlikte haykırmaya başladı.
Sovyetler Birliği yöneticileri, özellikle Gorbaçov, halkın tepkisini durdurmanın çaresini arıyordu. Aynı ayaklanmalar Tiflis ve Vilnusta da gerçekleşti. Rusya’nın kendisinde bile demokrasi ve bağımsızlık çığlıkları atılmaya başladı. Kontrolü yitiren yönetim, baskıyı ve zulmü en ağır tonda arttırıyordu. İnsanlar, Sovyet tanklarının ve askerinin kan akıtacağına inanmıyordu.
İşte bu ayaklanma ve hak talebi, çökmekte olan imparatorluğun işlediği son tarihi katliamına şahit oldu.
20 ocak 1990’da milyonlarca Azerbaycanlının bulunduğu Bakü sokakları, Sovyet askeri ve tanklarıyla doldu. İnsanlar bu tankların önüne karanfillerle, barış isteğiyle çıktı. Zira halk, hala bu tankların ve Sovyet askerlerinin onla silah doğrultmayacağına inanıyordu. Fakat Gorbaçov’un emriyle Sovyet tankları, Bakü sokaklarında önüne gelen herkese ateş açtı. Silahsız siviller sokaklarda katledildi. Gösterilerin şiddetle bastırılmasıyla tarih, bu facianın ardından bağımsızlık mücadelesinin tetiklenmesine ayna tuttu.
O gün herkes aynı düşünüyor, aynı şeyleri konuşuyordu. O gün bir millet, büyük faciaya rağmen birlikte nasıl yeniden fidanlanabilineceğinin örneğini sergiliyordu. Bunun bir facia doğrudur ama içeriğine bakıldığında bu, Azerbaycan’ın onurlu ve şerefli tarihidir. Bağımsızlığına, topraklarına ve devletine sahiplenme felsefesine sarılmasının göstergesidir. 20 Ocak Azerbaycan’da matem günü olarak anılıyor. Bugün herkes şehitliğe gider ve o fedakar insanlara saygı duruşunda bulunur. Bana kalırsa 20 Ocak Azerbaycan’ı Azerbaycan yapan gurur kaynağı bir gündür. Sovyetler Birliği’ne kafa tutan, hakkını isteyen halkın göğsünü gere gere kendinden söz ettirdiği bir gündür. Çökmekte olan imparatorluğun acizliğini, kendi vatandaşına karşı gerçek tavrını gösteren, acı hakikata ayna tutan önemli bir gündür.
Bu şerefli günü Azerbaycan tarihine miras bırakan 20 Ocak Bakü şehitleri önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.
Bağımsız Azerbaycan’ın gerçek kahramanlarına selam olsun...