Türkiye’deki en umutsuz durum ayrımcılık. Bütün yasal düzenlemeler yapılsa bile ayrımcı olmak bu topraklarda meşru ve ne yazık ki makbul kalacak. Ayrımcı olduklarını göğüslerin gere gere belirtenler uygar dünyada nefret suçu işleyen kişiler olarak kınanır ve cezaya çarptırılırken Türkiye’de normal ve hoş karşılanıyor. Ayrımcılıkları yani nefret suçu işledikleri tespit edilenlerin nasıl da el üstünde tutulduklarına hemen her gün tanık oluyoruz. Sıkça gündeme getirilmesine ve tartışılmasına rağmen nefret söylemi ve eylemleri git gide artıyor.
İnsanların birbirine nefreti de arttığı için olsa gerek... Herkes birbirine düşman! Doğuştan gelen nitelikleri ya da sonradan geliştirdiği fikir ve inançları nedeniyle düşman! İdeolojilere, partilere, dinlere, mezheplere, cinsiyetlere, ırklara, milliyetlere, aşiretlere bölünmüş olmayı ‘antropolojik’ bir durum, basit birer kimlik olarak değil bir ölüm kalım meselesi gibi algılıyoruz. En entelektüelinden en müminine, en ezilmişten en mütehakkime kadar hepimiz farklılıklarımızı kabullenmektense birbirimizi yok etmeyi tercih ederiz.
Ayrımcılık meclis kürsüsünden mahkeme salonlarına, ibadethanelerden televizyon ekranlarına dek her yerde yasaların içinde ve üstündedir. Yasa koyucuların ve yargı makamlarının tarafsızlığı söz konusu bile değildir. En araştırmacı gazeteci kelle koltukta haber yapar da ağız dolusu cinsiyetçi küfür sallamadan kendini ifade edemez! Estetik duygusu en gelişkin sanatçı milliyetçiyim diye övünmekten geri durmaz! Dindar işadamı kendi mezhebi dışında kimseyi işe almaz kimseyle iş yapmaz... İnsanı bütün doğanın sahibiymiş gibi gören tür totalitarizmi ne hayvanlara acır ne ağaçlara...
***
Ayrımcılık bu kadar geniş bir yelpazede ve bu kadar vahim bir düzeyde. Çeşitli kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları kendi ölçülerinde ayrımcılıkla savaşıyor ve insanları bilinçlendirmeye, tepki vermeye yöneltiyorlar. Hrant Dink Vakfı da onlardan biri. 2009 yılından bu yana medyada ve sosyal medyada git gide tırmanan ayrımcılığın özellikle etnik ve dini gruplara yönelik nefret söylemine karşı mücadele veriyor. Bir türlü tam anlamıyla sağlanamayan insan haklarına saygının güçlendirilmesi için çalışıyor. Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi Projesi kapsamında etkinlikler düzenliyor.
Hrant Dink Vakfı 26 Ekim Cumartesi günü İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü E1 -301 numaralı salonda 10.30 - 13.00 arasında “Ayrımcı Söylem ve Sosyal Medya” başlıklı bir panel düzenleyecek. İfade özgürlüğü ve göç, toplumsal cinsiyet, küresel iklim değişikliği gibi alanların medyadaki temsili üzerine çalışan Prof. Elisabeth Eide ve insan hakları, katılım ve demokrasi alanlarında eğitmenlik ve danışmanlık yapan, “No Hate Speech Movement” kapsamında Avrupa Konseyi’nde ‘online’ topluluk yöneticisi László Földi’nin konuşmacı olduğu panelin moderasyonunu Yard. Doç. Itır Erhart üstlenecek.
Sosyal medya hayatlarımızda git gide daha önemli ve etkin bir rol üstlenirken buradaki dil ve üslup kirliliğinden, buram buram yayılan ayrımcılıktan mustarip olanlar için hayati meseleler tartışılırken katılımın niceliği de önem taşıyor. İngilizce - Türkçe simültane çeviri yapılacak olan “Ayrımcı Söylem ve Medya” paneli www.hrantdink.orgadresinden canlı olarak yayımlanacak. Ayrıca dileyenler twitter.com/#!/NefretSoylemi ve facebook.com/groups/nefretsoylemi/ adreslerinden konuşmacılara soru yöneltebilecek.
Türkiye’deki en umutsuz durumu umut verir hale getirebilmek için ayrımcılığın kökeninde yatan o derin cehalete ve getirdiği önyargılara panzehir olacak bu tür eğitim ve iletişim çalışmalarına çok ihtiyacımız var...