FETÖ’nün devletin en kritik kurumlarında etkin ve belirleyici olduğu dönemlerde gözümüzün önünde kadrolaşmalar yapılırdı.
Kendi adamlarını yerleştirirlerdi.
Bizim geçmişlerini bildiğimiz ve aynı geçmişten geldiğimiz kardeşlerimizi görevlerinden aldırtırlardı.
Anlam veremez sorardık.
Önümüze uyduruk dosyalar koyarlardı.
FETÖ imalatı iddialar ve o iddiaların FETÖ aklıyla delillendirilmesi süreçlerini yaşadık gördüm.
Gözümüzün önünde devr-i iktidarımızda kardeşlerimiz doğrandılar.
Tasfiye edildiler.
Yetmezmiş gibi imal edilmiş dosyalarla itibar suikastına uğradılar.
Hiç birine sahip çıkamadık.
Reis’e sadık kardeşlerimiz resmen biçildiler.
Yerlerine FETÖ’cü valiler, emniyet müdürleri ve başsavcılar geldiler.
O günleri düşündüğümde hala hayıflanıp dururum.
FETÖ’nün kripto unsurları renk değiştirdiler.
FETÖ’yle iltisaklı kirli isimler “pişmanlık” adı altında veya “gerçeği gördük!” maskesi altında ya eski konumlarını korudular ya da daha güçlü konumlara taşındılar.
Hep söylediğim bir şey oldu.
Hep en çok korktuğum bir şeydi: Ya bizim suretimize tekrar bürünüp bizi içimizden farklı şekillerde vururlarsa?
Ayrıntıya girmeyeceğim.
Geçmişte beraber siyaset yaptığımız kimi isimlerin hain ve güvenilmez olduğunu söylediğimizde sözümüz dinlenmedi.
Tersine onları hep yukarıya taşıdı birileri.
Onlar iyi adamdılar.
Biz ise kötü siyasetçi!
Sert, kırıcı ve haşin.
Onların ayarı vardı.
Bizim ise dilimizin ayarı yoktu.
Onlar itaatte kusur etmezlerdi.
Eğilip bükülürlerdi.
Biz ise sözümüzü esirgemezdik.
Onlar yükselmek için kendilerini olduğundan farklı gösterirlerdi. Yaranmayı da yaltaklanmayı da çok iyi bilirlerdi.
Biz olduğumuz gibiydik. Yaltaklanmayı dava ahlakımızla bağdaştırmazdık.
Şimdi onlar AK Parti’den ayrılan partilerde üst düzey yöneticilik yapıyorlar.
İçlerinden birini hiç unutmam.
Ne kadar söylediysem tersi oldu.
FETÖ bulaşıklığı iddiamıza kimse kulak asmadı.
Bu iltisak iddiasıyla gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra tekrar üst düzeyde tutuldu.
Şimdi bulunduğu yeni yerinden bize sallayıp duruyor.
Üzgünüm.
Yazıyı uzatmak niyetinde değilim.
Zira bugün yazmak gelmiyor içimden.
Şunu deyip bitireyim istiyorum: Gördüğüm o ki ders çıkarmasını ya bilmiyoruz ya uğradığımız ihanetleri çabucak unutuyoruz ya da birileri merhamet duygularımızı kullanmasını iyi biliyor.
Her üç halde de sorunlu bir olguyla karşı karşıyayız.
Dava arkadaşlarımızın benzer ve farklı yöntemlerle tekrar bize biçilebileceğini unutursak korkarım ki akıbetimiz hayrolmaz.
Dün baştacı ettiğimiz birilerinin ihanetiyle karşılaştık.
Ders alalım artık diyorum.
Yarın aynı ihanetle karşılaştığımızda ne diyeceğiz?
Aynı yerden ikinci kez ısırılmamamız lazım.
Seçerken ve güvenirken bin düşünmemiz lazım diyorum.
Bırakın da bu kadarcık bir nasihate/uyarıya hakkımız olsun bizim.