Balıkesirspor Beşiktaş’ın kapanan takımlara karşı bocaladığını biliyordu. Açık rakibe karşı iyi oynayan rakibini durdurmasının, hızlı ataklarla oyuna getirip puan yakalamasının yolu belliydi. Bunu denemiş ve ürün almış olanlar vardı. Kapanacaktı, adım atacak yol bırakmayacaktı. Fırsat doğarsa da durmayacak hızla öne çıkacaktı.
Balıkesir Beşiktaş’ı önemsiyordu kuşkusuz, ama Beşiktaş’ın da onu önemsediği ortadaydı. Orada Galatasaray’ı yenmişlerdi.
Slaven Biliç’in özellikle ilk onbirin gediklisi Olcay ve Veli’yi kulübeye çekmesi rakibi kolay görmesi anlamında değildi. Bunu maç öncesi açıkladı. Bu öteki oyuncularının da formayı hak edecek verimi göstermiş olmalarıydı. Durumu korumak için ikinci yarıda yeniden onlara dönmesi de bunu gösteriyor.
Oğuzhan-Sosa ikilisinin birlikte görev aldıklarında nasıl bir ürün vereceği merak konusuydu. Biliç geri bloğun önündeki ikiliyi teke düşürmüş, hücum hazırlığını merak edilen ikiliye yüklemişti. Evet, fena değillerdi, ama nereden geçeceklerdi? Ellerinden gelen yetmedi. Sosa’nın sakatlanması ve Beşiktaş’ın hücum zenginliği kazanmak için yöntem değiştirme zorunluluğu, Mustafa’nın takıma katılması ikinci yarının futbol karakterini değiştirdi. Demba Ba ne denli sırtını kaleye dönüyorsa, Mustafa o denli yüzü dönük kalabildi. İsmail Ertekin, iki gün önce Londra’da da oynayan Beşiktaş’ın yorulmuş olabileceğini hesaplamış olmalı ki, ikinci yarıda daha öne çıkararak oynattı takımını. Hele golü yedikten sonra. Evet, riske girmekti bu ama... Bir hoca 1-0’ın altından kalkması için güvendiği takımına, maç golsüz iken neden o derece güvenerek plan kurmaz bunu da irdelemek gerek. Sanırım Beşiktaş maçlarında bu sezon aynı senaryoyu çok izleyeceğiz.