Dostoyevski, Gogol'un Palto hikayesine atıfta bulunur "Hepimiz Gogol'un Paltosundan çıktık." der.
Bizde parlatılan aydınlar ve politikacılar umumiyetle aynı paltodan çıktılar. Bakmayın içerdeki siyasi geçmişlerine. O paltonun kumaşını imal edenle terzisini bulmak hiç de zor değil.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun dış politika danışmanı Ünal Çeviköz 71 yaşında. Hariciyemizin emekli isimlerinden. Bakü, Bağdat ve Londra büyükelçilikleri yapmış diplomatımız 1994 yılında NATO'nun Moskova'daki enformasyon bürosunu kurmuştu.
CHP'li Çeviköz geçtiğimiz hafta Altılı Masa'nın dış politika vizyonuna dair Newsweek'e yaptığı açıklamalarla gündeme geldi.
Çeviköz, Türk savunma sanayi üretimini ABD ile koordinasyon ve iş birliği içinde geliştirmeye kararlı olduklarını, Erdoğan'ın 20 yıl boyunca ABD-TÜRK Savunma sanayi işbirliğine verdiği zararın bir kısmını onarmaya çalışacaklarını ifade ederken yaşından mütevellit bir alışkanlıkla (masanın) ABD'ye bağlılığını vurguladı.
CHP'nin 2 meselede ABD'ye itiraz etmeyeceğinden eminiz. Bölgemizdeki iki çatışma alanında ulusal çıkarlarımızın tersine hamle yapacaklarını söylersek yanlış olmaz.
1-Suriye'den hızlıca asker çekerek SDG-YPG'ye alan açılması.
2-Ukrayna savaşındaki denge politikasından vazgeçilerek Rusya'ya ambargo uygulanması.
Bu iki problem de ABD-Rusya arasında devam eden gerilimin konvansiyonel alandaki yansımalarıdır. Türkiye'nin gelinen noktada güvenlik konsepti yeni dünyadaki gelişmeleri dikkatle izlediğinin bir göstergesi.
Türkiye seçime giderken bölgemizdeki riskler artmakta.
Küresel finans krizinin etkilerini azaltmak isteyenler savaşın yayılması ve geniş bir havzada sürmesini planlıyorlar Kuzey Kafkasya'da İnguş bölgesinde hareketlilik yaşanmakta. Ukrayna savaşının sıçrayacağı alanlar Kafkasya ve Balkanlar demiştik. Hapishanelerden kaçan/kaçırılan DEAŞ militanlarını nereye götürecekler merakla bekliyoruz.
Türkiye'de ittifakların temel ayrışması dış politika perspektifi üzerinden. Adayların Sünni veya alevi olması, dindar yahut seküler olması ulusal çıkarlar konusundaki tutumuyla alakasız.
Ünal Çeviköz'le Ahmet Davutoğlu'nun, Cengiz Çandar'la Mustafa Yeneroğlu'nun, Yüksel Taşkın'la Kâni Torun'un ABD'ye bakışında bir farklılık yok. Bakmayın Atatürkçü, İslamcı, Maocu, Liberal geçmişlerine. Hepsi aynı paltodan çıktılar.
CHP-İYİ Parti-HDP (Yeşil Sol Parti), DEVA, GELECEK vs.. AB ve NATO eksenli bakışın temsilcileri. Bu partilerin bugüne kadarki çıkışlarına bakarsanız Çeviköz'ün söyledikleri devede kulak kalır.
İsveç ve Finlandiya'nın üyelik sürecinde Erdoğan'ın izlediği politika, Türkiye'nin terörle mücadeledeki kararlılığını ve uluslararası terörizme karşı mücadele azmini gösterdi. Altılı Masa'nın (+HDP/YSP) seçimi kazanması halinde ise Stockholm'de PKK'nın açacağı pankartları şimdiden herkes gözünde canlandırabilir.
Bakın aylardır Almanya siyasetinde yaşananlardan bahsettik. Savaşın Berlin'i nasıl etkilediğini ve Yeşiller Partili koalisyonun ülkeyi savaşa sürüklediğini vurguladık. Dün Alman gazeteci ve politikacı Christoph Hörstel neler söylemiş:
"Şu anda, Avrupa'da Ukrayna dışına sıçrayacak büyük bir savaşın çıkma ihtimali varken, bunun çok tehlikeli bir durum olduğunun farkındayım. Ve bu tehlikeli durumda, bir Alman ve Türkiye'nin bir dostu olarak, Başkan Erdoğan görevine devam etse çok daha rahat hissederim. O çok deneyimli biri. Ve geçtiğimiz yıllarda Türkiye'yi çok çarpıcı bir konuma taşıyan kişi. Bu Türkiye için mutluluk verici bir süreçti. Evet, kolay değildi ama Başkan Erdoğan'ın yaptıkları Türkiye'nin Washington'dan bağımsız kalmasını sağlamak için gerekliydi. Ve ben, Almanya'nın da mutlu olabilmek için aynılarını yapması gerektiğini düşünüyorum."
"Günün sonunda ne istediğimizden çok emin olmalıyız. Bağımsız, güçlü ve dost bir Türkiye mi istiyoruz? Yoksa Washington'ın dileklerine ve Türk iç politikasına müdahalelerine bağlı bir Türkiye mi istiyoruz? Önce Washington'ın kararlarına bağlı bir Türkiye mi istiyoruz? Bence bu Almanya da dahil her ülke için sağlıksız bir durum. Anlıyoruz ki, Başkan Erdoğan'a gelen eleştirilerin merkezinde net bir şekilde bağımsız Türkiye söylemleri var."
Nitekim Sivas Kongresi'nde kesin bir dille reddedilen mandacılık ülkemiz aydınlarının zihninden asla silinmedi.
Özgüvensizlik, teslimiyetçilik bulaşıcı bir hastalık olarak süregeldi.
Üstelik bu sefer çok öfkeli ve keskin hareket ediyorlar.
Size aydın diye gösterilenlere iyi bakın. Parlak politikacılara, dolu dolu özgeçmişlere iyi bakın.
Parti listelerine tepeden girenlere dikkat edin.
Çünkü onların hepsi aynı paltodan çıktılar.