Biliç bir basın açıklamasında; “İlk maçın skoruna aldanıp geri çekilirsek, karşımızda bunu cezalandıracak bir rakip var” türünde açıklama yapmıştı. Ama bu uyarı ya da öngörüye rağmen, Beşiktaş maça “Kaza kurşunuyla güme gitmeyeyim” endişesiyle başladı. Belirgin bir ürkeklik içindeydi.
Feyenoord ise, doğal olarak şansını zorlama gayreti gösteriyordu. Ama baskı kurmasına rağmen, etkin pozisyon üretemiyordu. Siyah-beyazlılar, ilk maçın skoru üstüne yatma eğilimi içindeyken, gücünü gösterme isteği taşımadı.
Demba Ba’nın golü, maçın akış debisini değiştirdi. Beklenmedik bir anda 1-0 öne geçiş, Beşiktaş’ın üzerindeki korku ya da tedirginliği atmasını sağladı. Misafir takım ofsayt itirazında bulunurken, çok da haksız değildi. Sanki ben, Mustafa Pektemek’in topa temas ettiğini gördüm gibi... Ayrıca, ofsayt pozisyonundayken topa doğru hamle yapması; aktif hale geçtiğini gösterir ki, karar farklı olabilirdi.
42. dakikada da Necip’in, “Bariz gol şansıyla” tek başına ve çok tehlikeli şekilde dalan rakibini el-kalça karışımı düşürmesi de; Beşiktaş’ın başını belaya sokabilirdi. İki karardaki hakem hoşgörüsü, maçın risk altına girmesini önledi. Aksi takdirde Beşiktaş, pek de iç açıcı durumda değildi.
***
Daha önce dediğim gibi, 1-0 öne geçiş, takıma müthiş bir rahatlama ve stresten arınma fırsatı getirdi. Kendimize güvenle birlikte baskımız da arttı. Gene de, yenilecek iki şok golle maçın uzama ihtimali çok uzak değildi. Dikkatli olmak gerekiyordu.
Beşiktaş bu noktada, artık telaşlı olmadığı için; yapılması gerekenleri yapmada çok daha becerikliydi. Maçı rakibin kontrolünden çıkardı, kendi inisiyatifi altına aldı.
Ama maçın sonlarına doğru, mecburen risk yüklenen ve son kozlarını oynayan Feyenoord; can havliyle yüklenişinde Beşiktaş’ gafil avladı. 1-1’in ardından panik futbolumuz başladı. Bereket Demba Ba huzurumuzu ve turumuzu getirdi. Ama aynı maçta bu denli farklı karakterler çizmemiz iyi değil.