31 Mart seçim sonuçlarını her parti kendi cephesinden değerlendiriyor. Ak Parti MKYK toplantısında konuşan Erdoğan özeleştiri yaparak "Ortada sadece bir oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı var" dedi. Sorumluların arasında bizzat kendisini de gösteren Erdoğan milli iradenin kararını sakin ve serinkanlı bir tavırla karşıladı.
Ak Parti'ye gönül vermiş kitleler bu tablonun ardından Erdoğan'ın parti yönetiminden ve kabineden bazı isimleri uzaklaştırmasını bekliyor. Erdoğan bu durumlarda ani kararlar alan bir lider değil. Birlikte yürüdüğü isimlere karşı müşfik ve vefalı bir yanı var. Bu kararların zamana yayılacağını ve seçmenlerin gönlünü farklı adımlarla alacağını düşünüyorum.
CHP'nin ise seçim sonuçlarını yeterince anlamadığını görmekteyiz. Hangi koşullarda bu teveccühün gerçekleştiğini anlamaları ve sandığa gitmeyen kitlenin hangi kanattan olduğunu anlamaları biraz zaman alacak. Ancak DEM Parti ile kurulan Kent Uzlaşısı formülünün gelecekte neler yaşatacağını yeterince hesap etmedikleri bir gerçek.
2019 seçimlerinde kurulan yerel seçim ittifakında HDP masanın altındaydı. 2023 seçimlerinde ise perdenin arkasında Yeşil Sol Parti ile işbirliği yapılmıştı. Bu süreçte "örselendik" sesleri yükselmişti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu olan 28 Mayıs'a doğru Zafer Partisi ile yapılan gizli protokol HDP çizgisinde travma yaratmıştı. HDP'nin akıl hocaları bu örselenmişliği 31 Mart öncesi bir fırsata çevirdi. Kent Uzlaşısı son derece stratejik bir politika manevrasıydı. CHP yönetiminde genel başkan değişiminde yaşanan boşluk ve Ekrem İmamoğlu'nun partideki gücü bu modeli hayata geçirdi.
2009 yerel seçimlerinde İstanbul'da Demokratik Toplum Partisi (DTP) adıyla seçime giren hareket 323.000 oy almıştı, 2014 seçiminde bağımsız adayları Sırrı Süreyya Önder'le 413.000 oy alan hareket, 2019 seçimlerinde ittifak yapmış ve oylar E. İmamoğlu'na gitmişti. 31 Mart 2024'de ise DEM Parti adayı Meral Danış Beştaş sadece 183.000 oy aldı.
Kent Uzlaşısı modeli belediye meclisi üyeliklerinin paylaşımına dayanıyor. Konsensüs bununla bitmiyor, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve yabancı vakıflar bu modelin etkili oyuncuları. CHP'nin kurucu iradeden gelen markasını kaldıraç yaparak politika geliştiren ve bu modeli Brüksel-Berlin gibi başkentlerden alınan vizeyle destekleyen DEM Parti yöneticileri bu sürecin arkasında yaşanacakları da gayet iyi bilmekte.
DEM Parti çizgisinin metropollerde CHP üzerinden elde edeceği kazanımları nasıl değerlendireceği merak konusu. Parti içindeki Öcalan-Demirtaş rekabetinin bölgede ve özellikle İstanbul, Adana, Mersin gibi şehirlerdeki sonuçlarını gözlemleyeceğiz.
Aldığı ceza sebebiyle 2025 yılına kadar aday olması mümkün olmayan Abdullah Zeydan'ın adaylık sürecinde aldığı mahkeme kararı ve partinin bile bile bu süreçte kendisini aday göstermesi yargı içindeki enteresan gediklerin DEM Parti'yle ilişkisini gösteriyor.
Yakın gelecekte DEM Parti'nin pratiklerine karşı CHP Genel Merkezi'nin alacağı tavır ve açıklamalar bize bazı ipuçları verecek. Kent Uzlaşısı modeliyle DEM Parti ve CHP'yi aynı çuvala sokan zekayı kimse hafife almasın. DEM Parti'nin hapisteki "iki önder" arasında yaşayacağı gelgitleri ve sokağa aksedecek çatışmaları çuvaldaki müttefikini de sıkıntıya sokacak. Bu riskleri yeterince hesaplamayan CHP bir sonraki seçimde baraj altında bile kalabilir.