Evet, Rusya işgalcidir. Evet, Kırım’ı dünyanın gözü önünde işgal etti.
Suriye’ye girdi. Masum insanları katletti. Türkmen dağındaki soydaşlarımızı mahvetti.
Türkiye’ye çirkin iftiralar içeren karalama politikası üretti.
Bölgede, Türk - Müslüman kanını on yıllarca akıttı.
NATO - Varşova Paktı kavgasında, Türkiye’nin içerisinde NATO karşıtı tüm siyasi eylemleri körükledi.
Burada yazmakla bitiremeyeceğim onlarca tarihi olayların müsebbibi oldu.
Evet, bu aynanın bir yüzü! Diğer yüzündekine bakalım.
Evet, ABD işgalcidir.
1945’e kadar İngiltere, 1945 sonrası ABD, dünyanın tüm noktalarında işgal girişimlerini başarıyla hayata geçirebildi.
Japonya ve Vietnam dâhil, bulaşmadığı tek nokta bırakmadı.
Evet, ABD işgalcidir.
Irak, Libya gibi ülkelerin kaderini alt üst etti.
Afganistan’ı kana boğdu.
İran’ın fay hatlarını değiştirebildi.
Mısır’ı, kukla yönetimlerle yönetti.
Suriye’yi içinde bulunduğu noktaya, bizzat ABD soktu.
Katil Esat’ın; bunca hunhar tutumunun arkasında, bilerek ve isteyerek uyguladığı politikalar yattı.
Evet, ABD işgalcidir.
Ordusuyla yapamadıklarını, kurduğu ve beslediği terör örgütleriyle yapmaya gayret etti.
Osmanlı çöktüğünden ve Türkiye kurulduğundan bu yana, Türkiye’yi hep kontrol etmekte olan İngiltere, 1945 sonrası bu görevi ABD’ye devretti.
Türkiye’nin tüm fay hatlarını dejenere etmeyi başardı. Dinini yasaklattı. İnsanının genetik dengelerini değiştirmeye kalktı. Ortağı olanlara yola devam, yoldan çıkanları ortadan kaldırmayı başardı.
Şimdi baktığımızda; Atatürk’ün “beni Türk hekimlerine teslim edin” cümlesi, basit ve kendi doktorlarına önem verdiği anlamına gelen bir cümle olmadığını anlamaktayız.
Şimdi Gülen üzerinden, Türkiye’de yıllardır yapmak istediklerinin, nasıl bir “Türkiye işgali operasyonu” olduğunu anlamaktayız.
Evet, Rusya - Türkiye ilişkileri, bu coğrafyada yeni bir merhalenin başlangıcı olacaktır. Şunu yaparken, Türkiye’ye bunu kusur olarak görenler, önce aynadaki kendi yansımalarına baksınlar. Türkiye; elindeki kozları çoğaltmak ve durumunu kendi menfaatine göre dizayn etmek zorundadır. ABD ve Avrupa’nın rahatsızlığı; Rusya’nın Kırım’daki işgalci politikaları değil. O politikalar, esasında jeopolitik hamleleri için bahanedir. Türkiye’deki darbe girişimine; basından sessiz kalan Batı’nın, Mısır örneğinin yaşatılmasını ne kadar arzu ettiğini, birebir 15 Temmuz ve sonrası görebildik. Şimdi devletlerarası ilişkilerde; duygular değil, çıkarların ön planda olduğunu her fırsatta bize gösteren dünya, bir zahmet Türkiye’nin diplomasi hamlesine saygıyla bakmayı öğrensin...