Ne yazık ki, bunu üzülerek yazıyorum; bizim ülkemizde emeğe hiç saygı yok!
Beşiktaş'ta Demirören'den "Feda" yılımız deyip görevi devralan Başkan Fikret Orman, bir çok teknik adamla görüştükten sonra; "Samet Aybaba'yı" göreve getirdi. Çünkü Aybaba'dan başka elini taşın altına koyacak kimse yoktu! O Beşiktaş'ın eski kaptanıydı. Her koşulda çalışabilirdi. Gözü yıldızlarda, pahalı takımlarda değildi. Önemli olan borcu tavan yapmış, transfer yapamaz duruma gelmiş, Avrupa'ya gitmesine yasak konulmuş Beşiktaş'ı ayakta tutmaktı. Para pul konuşmadan aşığı olduğu renkler için "evet" dedi.
Beşiktaş'a tecrübesiz oyuncular alınmıştı.. Tecrübeliler ise "Feda" demedikleri için ayrılmışlardı. Olcay'ı, Oğuzhan'ı, Uğur Boral'ı, Escude'yi duyanlar, "Bu takım ligi 10'uncu bitirsin" büyük başarıdır diyorlardı.
İşte Aybaba böyle bir ortamda kolları sıvadı. Takım ilk yarıyı ikinci kapatıp büyük bir çıkış yapınca, "10'unculuk başarıdır" diyenler, çark edip "Şampiyonluk"tan söz etmeye başladı. Bunlara yöneticiler, Beşiktaşlı yazarların bir çoğu da dahil. Oysa Samet Aybaba Fenerbahçe maçını kazandıkları gün dahil şampiyonluk kelimesini ağzına dahi almadı. Sadece, "Beşiktaş'ın hedefi her zaman en üst sıralardır" demekle yetiniyordu.
İkinci yarıyla birlikte özellikle de Beşiktaş'ta Fenerbahçe galibiyetinden sonra düşüş başladı. Üst üste gelen puan kayıpları karşısında bir zamanlar Samet Aybaba'ya methiye düzenler, yaylım ateşe başlayıp sahibi oldukları intenet sitelerinden, parselledikleri köşelerinden yaylım ateşe başladılar.
Elbette Aybaba'nın da büyük hataları oldu. Ama kimse Beşiktaş'taki sakatlıkları, cezaları, kısıtlı kadroyu, kulübede oturanları gözönüne almıyordu. Ahmet'i oynatıp Veli'yi kenarda tutsa, "Veli neden oynamadı?" oluyordu. İktinci yarının can pazarı olduğunu takımların daha dişe diş mücadele edeceğini hesaba katmıyordu. "Türkiye'nin en iyi takımı Beşiktaş" diye bağıranlar ortadan yok olmuştu. Sonuçta aynı arkadaşlar "İstifa seslerini" yükseltip, Samet Aybaba'yı Beşiktaş'tan koparmak için her yolu denemeye başladılar, devam da ediyorlar. Hatta bunların içlerinde kendilerine her hafta malzeme sunulanlar da var!
Biz ne Samet Aybabacı'yız. Ne de onunla bir yakınlığımız var. Sadece emek veren birisinin birdenbire zirveye çıkarıldıktan sonra yerin dibine batırılmasına gönlümüz razı olmuyor. Bu arkadaşlarımız kendilerini Samet Aybaba'nın yerine bir koysalar, acaba yapılanlar için ne derlerdi? Bir insanın ekmeğiyle, emeğiyle, gururuyla, kariyeriyle böyle oynamak hangi vicdana sığar?
Bunları üzülerek yazıyorum, sadece bizim ülkemizde eleştiriler bu dozlara çıkıyor. Aybaba "Şimdilik susuyor, sadece sezon sonunda her şeyi değerlendiririz" diyor. Çünkü o bir Beşiktaşlı... Lig bitmeden herşeyi söylemek "Beşiktaşlılık duruşuna" yakışmadığı için şimdilik içine atıyor. Çünkü adı Zico, Magath, Bilic v.s değil...
Evet, sezon sonunda şimdilik görünüş o ki; Samet Aybaba büyük ihtimalle Beşiktaş'ın başında olmayacak. Bakalım göreve getirilmek istenen yabancılar, böyle bir takımı kabul edecek mi? Yoksa pamuk eller cebe mi atılacak!
Sevgili Yılmaz Vural'ın bir sözünü de burada hatırlatmakta yarar görüyorum. Vural bir söyleşimizde; "Önemli olan kaliteli oyunculardan kurulu takımları çalıştırmak değildir. Önemli olan alt sıralarda mücadele edenlerde görev kabul etmektir. Getirin bakalım dünyanın en iyi hocalarını böyle takımlarda görev kabul ederler mi? Ederlerse ne yaparlar?"
Anlayana sivrisinek saz anlamaya davul zurna az!