Tahran Zirvesi’ndeki duruşu dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Esed’in ağzıyla suçlayan Perinçek’e önce bu köşede, akabinde beraber katıldığımız Haber Türk’teki programda cevap vermem belli ki Perinçek güruhunu fena halde rahatsız etmiş. Türkiye’deki Esedçi lobinin siyasi sözcülüğünü yapan Perinçek üzerime saldırttığı Aydınlık’taki tetikçisinin üzerime boca ettiği iftira ve iddialara bakın hele:
-“Kürtçü-İslâmcı”, “HDP eski genel başkan yardımcısı”, “Suudçu-Vahhabici”, “Şii düşmanı”, “Provokatör ukala”, “Bilmediği konularda ahkâm kesen”, “Muaviye’nin hilebaz danışmanı Amr bin As”, “Muhammedi dinin düşmanı Muaviye ve İbn Teymiye zihniyeti ile terbiye edilen kişi” vs...
Şimdi sıkı dur müptezel tetikçi... İftiralarına da, asılsız iddialarına da bir bir cevap veriyorum...
***
BİR: Hamdolsun İslâmcıyım ve ırkçı değilim. Kürdüm ama Kürtçü değilim. Hayatımın hiçbir döneminde Kürtçülük/ırkçılık yapmadım. Ne Kürtler için bu ülkede ayrı bir devlet istedim, ne federasyon ve özerklik talebini dillendirdim. Her türlü bölücülüğe karşı çıktım.
Oysa seni üstüme saldırtan Perinçek üstüne giydiği terörist kıyafetiyle Apo ile kolkola Bekaa’da PKK’lıları teftiş ederken federasyonu hararetle savunuyordu.
Şimdi seni ispata çağırıyorum: Kürtçülük/ırkçılık yaptığıma dair bir tek sözümü göster?
Göstermezsen namertsin.
İKİ: 11 aylık HADEP Genel Başkan Yardımcılığı yaptığım dönemde hep tek vatan, tek millet, tek devlet ve tek bayrak ilkelerini savundum. Etnik ve siyasi bölücülüğe de karşı çıktım. HADEP’in o zamanki programı da bu ilkeler üzerine oturuyordu. Sonra HADEP istikamet değiştirdi. Ben de yolumu ayırdım. O tarihte silahların ebediyen bırakılması ve toplumsal barışın sağlanması amacıyla da olsa HADEP’te görev almamın siyaseten hata olduğunu söyleyerek özeleştirisini vermiş biriyim.
Şimdi seni ispata çağırıyorum: HADEP’te görev yaptığım dönemde Kürtçülük yaptığıma dair bir tek demecimi/sözümü göster?
Göstermezsen namertsin.
ÜÇ: Hayatımın hiçbir evresinde ne Suudi rejimine ne de Suudilerin ideolojisi olan Vahhabiliğe sempati duydum. Tam tersine her ikisini de yerden yere vurdum.
Hayatımın hiçbir evresinde Şii düşmanı olmadım. Şiileri kendi kardeşlerim olarak gördüm. Ne Sünnilik üzerinden yapılan Şii düşmanlığını, ne de Şiilik üzerinden yapılan Sünni düşmanlığını tasvip ettim. Her ikisine de karşı çıktım.
Şimdi seni ispata çağırıyorum: Tam tersi davrandığımı gösterir bir tek lafımı göster de görelim!
Göstermezsen adi bir müfterisin!
DÖRT: Hz. Ali’nin karşısına dikilen Muaviye’yi haksız bularak hep eleştirdim. Benim gönlüm de safım da Hz. Ali efendimizden yana olmuştur. Muaviye’nin hileye başvuran danışmanı Amr bin As’ı asla bir dahi olarak görmedim. Hep hilesinden dolayı eleştirdim. Amr bin As’a benzeteceğin biri varsa o da siyaseti taktikten ibaret gören sahibindir.
Muaviye’nin oğlu Yezid’e karşı Hüseyni olduk biz. Ama sen ve efendin çağımızın Yezid’i olan Esed’in yancılığını yapıyorsunuz.
İddianı ispatlamazsan namert bir müfterisin!
BEŞ: Şubat 1982’de Hama’da baba Esed’in 30 bin sivil Müslümanı katlettiğini, Baba Esed’in PKK’yı Türkiye’ye karşı besleyip büyüttüğünü, Esed’in silahlı milislerinin yüzbinlerce Suriyeli kadına tecavüz ettiğini söylemem çok zoruna gitmiş anlaşılan.
ALTI: “Provokatör” arıyorsan sahibine bak! Esed üzerinden bu ülkenin Cumhurbaşkanını hizaya çekmeye çalışırkenki ukalalıklarınızı/şirretliğinizi suratınıza çarptığım için “ukala” diyorsanız demeye devam edin!
***
“Katil Esed!” Lafı Erdoğan’a aittir. Ve biz Erdoğan’ın Suriye politikasını savunuyoruz.
Hem Erdoğan’a hayasızca saldırmak, hem de Erdoğan’ı savunduğum için Erdoğan’a zarar verdiğim iddiası üzerinden şahsıma şarlamak tam da size yakışır bir iki yüzlülük örneğidir!