Geçen yazımda Aydın Doğan’dan bir cümleyle bahsettim. Sadece bir cümle... Halis Toprak’ın Aydın Doğan için söylediği sözü hatırlattım. “Aydın Doğan hakimleri ve savcıları satın alma uzmanıdır” beyanını hatırlattım. Tek bir cümle bile Aydın Doğan’ı çıldırtmaya yetti ve Doğan Holding bana küfreden bir bildiri yayınladı. Bu bildiri hem Hürriyet gazetesinde hem de CNN Türk’te saat başı haberlerde ve Kanal D anahaberde yayınlandı. Bir cümlenin sadece bir cümlenin karşılığında ellerindeki tüm kanallardan tüm gün cevap vermek zorunda kaldılar. En ama en kritik bölgesinden yakalandı Aydın Doğan. Belki de aklına 1 oy farkla istediği sonucu 2 ay önce çıkarttığı şaibeli bir yargı kararı geldi. Ya o süreçte yaptıkları ortaya çıkarsa diye korktu. Doğan’ın dikte ettiği açıklamanın bana küfretmesi zaten çaresizliğin neticesidir. Siz küfredin, ben ise belgelerle yaptığınız vurgunları ve soygunları yazmaya devam edeceğim.
Dün Aydın Doğan’ın 1 numaralı emir subayı Ertuğrul Özkök yolsuzluk dosyalarının hepsi hemen açılsın diyor. Aynen katılıyorum Özkök’e. Şüphesiz AK Parti içinde de yolsuzluğa bulaşanlar vardır. Fakat sadece birkaç günah keçisi değil, geçmiş 20 yılın tüm yolsuzluklarını yapanlar cezalandırılsın. Var mısınız? O zaman Ertuğrul Özkök de hapishane hazırlıklarına başlasın. Çünkü 26 Aralık 2008’deki hileli satış sözleşmesinde Ertuğrul Özkök’ün de imzası var. Halka açık şirketin arsasını değerinden düşük fiyata satmış göstererek yatırımcıları dolandırma suçunu işleyenlerin içinde sen de varsın Ertuğrul Özkök. Halka açık şirkette yalan beyan ve dolandırıcılık doğrudan tutuklama gerektiren katalog suçtur. Sakın sonra gazetecilikten tutuklandık diye ağlamayın. Dolandırıcılıktan tutuklanmak her medeni Batı ülkesinde de yüz kızartıcı bir olaydır.
Aydın Bey senin hakimleri ve savcıları satın aldığını ben söylemiyorum. Halis Toprak söylüyor. “Hakimleri ve savcıları satın almak konusunda Aydın Doğan ordinaryüstür” diyor. Sadece Toprak da değil Dinç Bilgin de Mehmet Emin Karamehmet de bunu söylüyorlar. Dinç Bilgin devletin kayıt altına aldığı bir ortamda aynen şöyle söylemektedir...
“Aydın Doğan beni içeri attırdı. Doğan olmasa tutuklanmazdım. Beni bitirdi, tüm itibarımı yok etti, sonra da beni kendi elleriyle çıkardı. Savcıları ve hakimleri ayarlayıp beni içeri attıran da aynı savcıları ve hakimleri ikinci kez ayarlayıp içerden çıkartan da kendisidir. Bu ayarlama işlerini iyi bilirdi.”
Aynı ayarlama işlerini Karamehmet’in iki bankasına el koydurduğu zaman da yaptı Aydın Doğan. Karamehmet’i hala içinden çıkamadığı bataklığın dibine sokan da bizzat Aydın Doğan’dır. Erol Aksoy’u batırtan ve Cavit Çağlar’ı içeri attıran da Aydın Doğan’dı. Turgay Ciner’e Dinç Bilgin ile beraber kumpas kurup elinden mallarını aldırtan ve Ciner’i batma eşiğine getiren de Aydın Doğan’dı. Hayatında karşılaştığı hemen her işadamını kazıklayıp, sonra da bir kısmını kendine köle etti. Şimdi hesap verme ve tutuklanma korkusuyla inkar ediyorsun ama o zaman sen bu yaptıklarınla ve ticari rakiplerini yok etmekle de övünürdün Aydın Bey. Sen Don Vito Corleone isimli organize suç örgütü lideri film karakterine benzetilmekle gurur duyan bir adamsın. Elbette bu yasadışı Godfather olma meraklarının sana bir bedeli olacak.
İzmir’de halka açık bir şirket olan Hürriyet gazetesinin arsasını kağıt üzerinde 5.5 milyon dolara sattın. Bu satış resmi kayıtlarda var. O hileli satış belgesine imzaları atanların hepsinin katalog suç kapsamında tutuklanmayı gereken bir işe bulaştıklarını Yargıtay içtihatlarına dayalı olarak detaylı anlatayım istersen. Çünkü o bedel gerçek satış bedeli değil. Sen yasadışı şekilde 2 milyon doları Samsonite bavul içinde teslim aldın. Bu teslimat da kayıtlı ve belgeli. Yolsuzlukla mücadeleye çok meraklı Ertuğrul Özkök de yasadışı yolsuz imza sahiplerinden biri.
Kucağına alıp maymun gibi oynattığın, şarap içirip başını okşadığın şu mücrim Ahmet Hakan’ın, Cesim Parlak ve Halim Aydın’ı ailecek nasıl dolandırdığı belgeleriyle ortadaysa senin yasadışı işlerin de aleni ve ortada. Sizin her şeyiniz yalan dolan. Doğan Medya İlkeleri bir zerre gerçek olsa maymunun Ahmet’i çağırıp, “Halim Aydın ve Cesim Parlak’tan çaldığınız bu paraları niye teslim etmedin? Rahmetli imam babanın iki evine senin hırsızlıkların yüzünden haciz gelmiş. Sen nasıl maskara adamsın” diye sorardın. Gerçi nasıl soracaksın, zaten bu adamlar bu tür dolandırıcılıkları bizzat patronlarından görerek öğreniyorlar. Balık baştan kokarmış. Belki en azından “Hırsızlığın da bir adabı olur. İnsan imam babasının evine haciz getirtir mi oğlum Ahmet” diye kulağını çekerdin.