Yalçın Doğan, Aydın Doğan’a bağlılıklarını bildirmek için bir yazı kaleme almış.
Büyük bir demokrasi kahramanı olduğuna inandığı patronunun 28 Şubat’ta askere nasıl direndiğini anlatan Yalçın Doğan ‘‘Bir medya patronunun bu kadar demokrat ve bağımsız tutum takınması, hele de günümüz koşullarında mumla aranır’’ diyor.
Yalçın Doğan 28 Şubat’ta kendisinin de yazdığı gazete dahil patronun gazetelerini ya okumamış ya da hepimizi göbeğini kaşıyan bidon kafalılardan sayarak bizim okumadığımızı düşünüyor.
Senin gazeten Hürriyet ile patronun diğer gazetesi Milliyet’in 28 Şubat manşetlerini hatırlamıyor musun?
Mesela ; ‘Gidin başkaları gelsin’, ‘Bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin’, ‘70 yıllık imajımız güme gidiyor’, ‘Refahın iki yüzü’ , ‘Aşiret devleti gibi’ manşetlerini kim attı?
En hafifinden ayıptır yahu!
Sizin medya asker postalı yalamaktan dili hep dışarıda geziyordu. Unuttunuz mu?
***
Yalçın Doğan, yazıda Hürriyet’in 66. kuruluş yıldönümü nedeniyle, Hürriyet’in bahçesinde çalışanların katıldığı sade(!) bir kutlamada konuşan Aydın Doğan’ın konuşmasına da değinmiş.
Yalçın Doğan, patronunu bu konuşmasına “Aydın Doğan’ın konuşmasının tamamı bir medya manifestosu” diyor.
Aydın Doğan medya manifestosunda “Benim tek titizliğim var, haber doğru olacak, iyi araştırılacak. Yazarlar elbette farklı görüşte olabilir, bu farklılık gazetenin zenginliğidir, hakaret etmeden özgürce yazmak, yazarın görevidir” demiş!
Galiba Aydın Doğan bu sözleri söylemeye utanmadığına göre unutmuş olmalı, hatırlatalım.
‘’Haber doğru olacak, iyi araştırılacak’’diyen Aydın Doğan’ın gazetesi Hürriyet’in yalan ve iftiraları ile Ahmet Kaya ve Hrant Dink katledilmedi mi?
‘’Hakaret etmeden özgürce yazmak, yazarın görevidir” diyen Aydın Doğan’ın gazetesi Hürriyet’in başyazarı Oktay Ekşi, AK Parti’ye “Analarını da satarlar” diyerek sinkaflı küfür ettiği için ödül olarak CHP’ye milletvekili yapılmadı mı?
Her gün Hürriyet’in üçüncü sayfasından Tayyip Erdoğan’a ve AK Parti’ye hakaret eden ‘Diz Çökmeyen Zeybek’ Yılmaz Özdil’in yazılarını okumuyor mu?
Daha on beş gün önce Tayyip Erdoğan’ın dayakla geçen kötü çocukluk yaşadığını öne süren Özdil, “Herkes Baro’ya soruyor. Ben Tabipler Odası’na sordum. Mesele hukuki değildir. Tıbbi’dir” diye yazmadı mı?
Gazetelerinde yazan yazarların Soma faciası ile ilgili işledikleri nefret suçunu unuttu mu?
***
Yalçın Doğan yazısında patronu Aydın Doğan’ın konuşmasında yeni medya düzenini de özetleyen bir konuşma yaptığını söylüyor.
Yeni medya düzenini anlatan Aydın Doğan “Ben şu anda Türkiye’nin en eski medya patronuyum, 36 yıl olmuş. Milliyet’i aldığımda en genç patron bendim, şimdi en kıdemli benim. O zamanlar bütün patronları tanırdım, kim, hangi gazetenin sahibi, bunu herkes bilirdi. Ama ben şu anda bazı gazete ve TV patronlarını tanımıyorum. Tanımak bir yana, hangi gazete ve TV’nin sahibi kim, onu bile bilmiyorum” demiş!
Yalçın Doğan yazısında, “Medyada kim, neyin sahibi bilmiyorum” diyen sevgili patronu Aydın Doğan’a destek çıkmayı da ihmal etmiyor.
Yalçın Doğan “Ne olacak Aydın Bey, ben de kırk yıllık gazeteciyim, TV’lere gazeteci diye çıkanların yüzde doksanını tanımadığım gibi, ne zaman gazeteci olmuşlar, nerede yazıyorlar, ben de bilmiyorum’’ diyor.
Yalçın Doğan’ın yazısı ve Aydın Doğan’ın söylediklerindeki tek doğru tespit de bu olmuş.
Yaptıkları tespitte yeni medya düzeninde kendilerinin yerinin olmadığını söylüyorlar.
Evet, yeni medya düzeninde Aydın Doğan gibi medya patronları söz sahibi değil.
Evet, Aydın Doğan bütün eski patronları bilirdi. Çünkü kendisine sorulmadan kimseye medya patronluğu verilmezdi. Önce ona bağlılığını belirtir, sonra patron olurdu.
Evet, yeni medya düzeninde Yalçın Doğan gibi medya yöneticilerinin de yeri yok.
Evet, eskiden Aydın Doğan’ın medya yöneticileri kimin gazeteci olacağına karar verirlerdi. Önce ne kadar ‘Darbe sever olduğu, ne kadar postal yalayıcı olduğu’ tespit edilir, sonra gazeteci olmasına izin verilirdi.
Haklısınız yeni medya düzeninde ‘Medyada kim, neyin sahibi ve kim ne zaman nerede gazeteci olmuş’ sizin haberiniz yok.
Çünkü yeni medya düzeninde siz yoksunuz.
***
Yazısını, ‘Padişahım çok yaşa’ nidaları ile bitiren Yalçın Doğan, “Hürriyet’in 66. kuruluş yıldönümü bu kubbede hoş bir güven” diyor!
Bu kubbede Hürriyet’in 66. kuruluş yıldönümü size hoş bir güven verebilir ama biz bu kubbede Aydın Doğan’ı, Hürriyet’i ve kalemşorlarını pek hoş hatırlamayacağız.
Yeni medya düzeninde sizin medya, tarihin çöplüğüne giderken, biz sizi bu kubbede bu topluma karşı işlediğiniz suçlarla hatırlayacağız.
Bayrağını satan Kemalistleri de yaz
‘Türk Bayrağını indirme’olayı, nereden bakarsanız bakın şaibeli ve provokasyon hedefli ile yapılan bir eylemdir.
Ne Kürt’e ne de Türk’e bir faydası olmayan bu eylemi yapan şuursuz bunu bilmiyor ama onu o direğe çıkartanlar çok iyi biliyor.
Bu eylem, çözüm sürecini sekteye uğratmak için planlanan bir eylemdir.
Bu eylemden en büyük zararı da her zaman olduğu gibi Kürtler gördü.
Ötekileşen, küfür yiyen yine Kürtler oldu.
Her kesimden faşistin ağız dolusu küfrüne maruz kalan Kürtler, bir şuursuzun kullanıldığı bu derin kumpasın kurbanı oldular.
Medyada kadrolu faşist olarak görev yapan kalemler, haberciler her türlü bayrak sömürüsünü köpürterek bir yandan Kürtlerle ilgili nefret suçunu çeşitlerken, bir yandan da çözüm sürecini başlatarak Kürt sorununa kalıcı çözüm üretmeye çalışan AK Parti’ye faturayı kestiler.
Bir taşla iki kuş avlamanın heyecanı ile coştukça coştular.
Medyadaki kadrolu faşistlerce Kürtler vatan haini, AK Parti bu vatan hainlerini destekleyen parti ilan edildi.
Özetle ‘ Kürtleri sevmeyin, AK Parti’ye oy vermeyin, yoksa bayrak iner vatan elden gider’ kampanyasını yürütmeye başladılar.
Bu bayrak kumpasının tek kazananı ise bayrağını satan Kemalist medya oldu.
Hazır bayrak sevgisi köpürmüşken eskiden beri ara ara bayrak satışı yaparak veya promosyon olarak vererek cebini dolduran medya hemen harekete geçti.
Yeni bayraklar, rozetler, tişörtler basıldı. Reklam kampanyalarına başlandı. Promosyonlar düzenlendi. Bolca bayrak satışı gerçekleştirildi. Tirajlar artırıldı.
İki günde bir bayrak yazısı yazmayı ihmal etmeyen ‘diz çökmeyen zeybek’ Yılmaz Özdil yazdıkça satışlar katlandı.
Ama bu yetmez. Daha fazla destek lazım.
En son Silivri’de yatan Ergenekon sanıklarının bayrak sevgisini yazan Özdil’e bir önerim var.
Bayrağını satan Kemalist medyanın bastırdıkları bayraklar elinde kalmasın diye öneriyorum.
Bundan sonra yazacağı bayrak yazısında bayrağını satan Kemalistleri de yazsın.
Bayrak temini için nereye başvuracaklarını toplu alımlarda yapılacak indirimleri yazsın.
Yoksa bu işe yatırım yapan Halk TV ile Sözcü Gazetesi'nin elinde bayraklar, rozetler, bardaklar, tişörtler kalır.