Son kullanma tarihi dolan ve artık uzatmaları oynayan bitik soytarı cehaletinin ne kadar derin olduğunu ispatlayarak aptalca şeyler yazmaya devam ediyor. İki gün önce bana küfrederken benim zıddım olarak Etyen Mahçupyan ve Ali Bayramoğlu gibi kıymetli aydınların ismini zikretmiş. Aslında bu iki entelektüelin de itibarını kasten azaltmaya çalışıyor onlardan olumlu bahsederek. Bu iki ismi kendi gibi kirletmeye çalışıyor. Aydın Doğan’ın soytarısına göre AK Parti cephesinde benim gibiler yüzünden Bayramoğlu ve Mahçupyan gibiler dışlanıyormuş. Be cahil adam biraz kültürün olsa yeni çıkan kitapları takip etsen benim genel yayın yönetmeni olduğum Profil Yayınevi’nden bu sene üç tane Etyen Mahçupyan kitabı çıktığını görürdün. İnşallah bu sezon da değerli ağabeyim Ali Bayramoğlu’nun kitaplarını basacağız. Sen cahil olduğun için entelektüel yayıncılık dünyasını takip etmezsin...
Hem Etyen hem de Ali ağabeyin tüm AK Parti eleştirileri çok değerli ve önemlidir. Müslümanlar her zaman bu iki isme büyük güven duyarlar. Bu iki gerçek demokratın en sert eleştirileri dahi her zaman iyi niyetlidir. Bu iki onurlu aydın 27 Nisan ve 17-25 Aralık gibi gayrı meşru darbe teşebbüslerinde AK Parti ve Tayyip Erdoğan’ın yanında dimdik durdular. Sen ve seni köpek gibi üstümüze saldırtanlar ise alçak darbecilerin yanında saf tuttunuz ve kendinizi yok edecek süreci başlattınız.
O yüzden hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Başbakan Davutoğlu için Bayramoğlu ve Mahçupyan çok kıymetlidir. Senin ahlaksız yalan tezviratın gerçekleri değiştirmez. Ayrıca Mahçupyan hala Başbakan Davutoğlu’nun fiili başdanışmanıdır. Sadece devlet memurları yasasındaki 65 yaş saçmalığı yüzünden resmi unvanı süremiyor. Ama gerçekte hala Davutoğlu’nun sürekli fikir danıştığı insandır. Ali ağabeyin Kanal 24’ten kovulduğu da ahlaksızca bir yalandır. Siz ne yaparsanız yapın bu iki değerli insanı devşirip Taha Akyol’u soktuğunuz rezil duruma sokamazsınız. Geçmişte Müslümanların saygı duyduğu bir yazar olan Taha Bey’in itibarını Aydın Doğan mahvetti. Normalde sadece entelektüel işlerle uğraşması gereken adamı Aydın Doğan iş takipçisi ve yargı lobicisi haline getirip rezil rüsva etti. Bu Aydın Doğan böyle adamdır. Kendi güç saplantısı ve para hırsı için herkesi iğfal etmek ister ama Mahçupyan ve Bayramoğlu bu adi numaraları yemezler. Ayrıca Kanal 7’de her gün Aydın Doğan’a Ebu Cehil diyerek küfrederken şimdi Ebu Cehil’in soytarısı haline gelmiş olan seni de şeref yoksunu bulurlar ve nefret ederler. İkisi de bir gün bile senin CNN Türk’teki o operasyon programına gelmediler. Bin kere arayıp davet ettin ama senin ne mal olduğunu bildikleri için gelmediler. Yine aynı yazıda değerli şair dostum İsmail Kılıçarslan’ın ismini zikrederek kirletmeye kalkmışsın. İsmail’in nerdeyse tüm kitapları da bizim yayınevimizden çıktı be cahil adam. Senin gibi vicdansızlığı ve ahlaksızlığı tescilli mücrim birinin İsmail’i övmesi değerli dostumu bitirme amaçlı bir operasyondur. Senin “ Aydın Doğan’la konuşup sana yüksek maaşlı iş ayarlayacağım” sözlerinin gazına gelip Müslümanları satan ve senin gibi soytarı olan menteşe kafalı beyinsizlerle İsmail’i karıştırma...
Bu arada şunu belirtmeliyim ki benim diğer kalem erbabı olan kimi dostlarımdan farkım aynı zamanda medya alanını bir savaş alanı görmemdir. Evet ben bir Müslüman olarak medyayı modern zamanların muharebe alanı olarak görüyorum ve Halid Bin Velid muharebe alanlarında nasılsa medyada öyle olmayı vazife biliyorum. Bugün kalemlerin kadim zamanların kılıçlarından farkı yoktur. Ben bu asrın Ebu Cehil’lerine ve mürtedlerine karşı sümsük ve çekingen bir Müslüman olmayı reddediyorum. “Müslümanım deyip” Ebu Cehil’lere yalakalık yapmayı reddediyorum. Kısasa kısas inancımızla Ebu Cehil’e karşı Abdullah Bin Mesud’un yiğitliği gibi bizler de medyada o cesaretle mücadele etmeliyiz. Artık savaşların merkezi ve kitlelerin galip ya da mağlup olduğu yer medyadır. Tüm Müslüman gazeteciler ve yazarların bu gerçeği anlaması gerektiğinde ısrar ediyorum...
Aslında ben bu sümsüğe üzülüyorum... Bir insan artık kendine bile yalan söylüyorsa tedavi edilemez noktaya gelmiş bir hasta demektir. Kukla olmanın yanı sıra şizofrenik bir vaka haline de gelmiş. Artık döneminin bittiğini ve iflas ettiğini inkar ediyor. Kendini Napolyon zannederek tımarhane koridorlarında dolanan şizofren hastalardan farksız durumda. Bir zamanlar ünlü bir şarkıcıyken rezil rüsva olup ancak pavyonda konsomatris olarak yer bulan bitik kadınlardan farkı yok. Fakat hala kendini önemli şarkıcı sanıyor. Oysa sadece pavyon sahibi Aydın Doğan’ın konsomatrisisin. Onurun gururun kişiliğin kalmadı. Yozgatlı bir Müslüman imam çocuğunun düştüğü bu sefil durum benim içimi parçalıyor...