ABD’de El Kaide’nin medyası nasıl olamazsa Türkiye’de de FETÖ’nün medyası olamaz diye bin kere yazdım. Her zaman olduğu gibi yine yazdıklarım çıktı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı mükemmel bir hukuki metinle Ulaştırma Bakanlığı’na bu kanalların yayınlarını iptal etme talimatı verdi. Lütfi Elvan’ın yönettiği bakanlık da hukukun gereğini yapacaktır ve Fethullahçı terörün kara propaganda mekanizması tarihe gömülecektir.
Yazdıklarımın teker teker çıktığını görmesi gerekenlerden biri de Aydın Doğan’dır. Doğan FETÖ’nün yasadışı medyası tarzı yayın yapan adamlarına dur demiyor. Hala FETÖ’nün kanallarına çıkıp program yapan Doğan’ın adamları var. AK Parti’ye muhalefet meşru Türk devletinin varlığına muhalefet gayri meşrudur. FETÖ Türk devletinin ve milletinin düşmanıdır.
Şimdi tamamlanmamış bir hesaba geri dönelim... 7 ve 9 Nisan 2015’de yazdığım yazılar başta Aydın Bey olmak üzere tüm Doğan Grubu’nun kimyasını feci bozmuştu. Doğan beni susturmak için elinden geleni yaptı ve Ethem Sancak’ın bahsettiği muhafazakar işbirlikçileri de kendisine yardım etti. O ihanet süreci de bir gün kamuoyuna tüm detaylarıyla açıklanacak. 9 Nisan günü Doğan Holding kurumsal kimliği adına doğrudan beni hedef alan küfür ve hakaret dolu bir açıklama yayınlandı. Panik ve öfke dolu o metni kaleme alan bizzat Aydın Doğan’dı. Daha önce de bu durumlarda tetikçi olarak kullandığı Ahmet Hakan’ı Nakkaştepe’ye çağırıp bana küfrettiren iki yazı yazdırmıştı. Aydın Doğan’a tetikçilik yapmak dışında alternatifi olmayan ve yarın kovulsa 3 ay içinde medeni ölü haline gelecek Ahmet Hakan’ın Doğan’a uşaklık etmek dışında seçeneği yoktu. Fakat bu sefer iş Uşak Ahmet’in de boyunu aşmıştı. Uşak Ahmet bu aralar Devlet nezdinde meşruiyet kazanmak için FETÖ’ye saldıran kimliğe büründü. Aferin Ahmet yola geliyorsun ama önce 17 Aralık-30 Mart arası bu terör örgütüyle yaptığın işbirliğini itiraf et ve nedamet getir bakayım. MİT tırları ve 27 Mart kozmik kayıtları konusunda işlediğin vatana ihanet suçu kolay kolay affedilmez...
Biz konumuza dönelim...9 Nisan yazım Aydın Doğan’a önce öfkeyle o küfürnameyi yazdırmıştı sonra da panikle iki üst düzey adamıyla Bodrum’da kafa kafaya verdi. Aydın Bey’in talimatıyla hem Mehmet Y. Yılmaz hem de Ertuğrul Özkök 11 Nisan’da beni hedef alan yazılar yazdılar. Patron talimatıyla tetikçilik yapan bu iki yazar Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler atasözümüzün somut örneği nasıl verilir onu ispatlıyor gibiydi.
Önce Mehmet Y.Yılmaz patronunu savunayım derken benim hiç ifade etmediğim şekilde işlenen suçu detaylı yazmıştı. Şu ifadeler Yılmaz’ın yazısından...
Aydın Doğan halka açık şirketlerinden birinin bir arsasını satmış, değerini küçük göstermiş ve artan kısmını bir bavul içinde Kıbrıs’ta teslim almış. Memlekete bavulla getirmiş.
Şecaat arz ederken sirkatin söyleyen Yılmaz galiba hikâyeyi biraz karıştırıyor. Yılmaz’ın da iyi bildiği anlaşılan 2 milyon dolarlık Samsonite bavul Kıbrıs’ta teslim alınmadı. İstanbul’da teslim alındı, sonrasında Aydın Doğan özel uçağıyla Kıbrıs’a gitti ve bu yasadışı milyon dolarları Kıbrıs’ta aklayıp sisteme soktu. Bu hikaye nasıl Aydın Bey? Hangisinin doğru olduğunu siz daha iyi bilirsiniz. Adamınız sizi savunurken nasıl da her şeyi itiraf ediveriyor. Hatta nerdeyse Mehmet Y. Yılmaz şunu yazacakmış...
Dinle Küçük adam... Halka açık bir şirket olan Hürriyet gazetesine ait İzmir Bayraklı’da bulunan arsayı Aydın Doğan değeri mukabili 5.5 milyon dolara sattı. KAP’a da 5.5 Milyon dolar olarak bildirdi. Bu arsa asla 7.5 milyon dolara satılıp 2 milyon doları da Samsonite bavul içinde İzmirli bir işadamı tarafından Nakkaştepe’ye teslim edilmedi. Patronum Sayın Doğan asla milyon dolarları bir bavulla açıktan alıp halka açık şirket olan Hürriyet gazetesini bilerek ve isteyerek zarara uğratmaz. Sayın patronumuz halka açık bir şirketin arsasını değerinden düşük gösterip KAP’a yalan bilgi vermenin sonunun tutuklanmak olduğunu iyi bilir. Ayrıca böyle bir şey yaparsa Hürriyet gazetesine kayyum atanabileceğini ve Doğan Holding’in toptan sıfır itibarlı hale geleceğini iyi bilir. Sayın patronumuz asla böyle bir şey yapmaz küçük adam.
Bu paragraf nasıl Aydın Bey? Bence bir daha Bodrum’da şarap içip bana saldırtan tetikçi yazılar dikte ederken bu üslubu deneyin. Sonra o yazıda Mehmet Y. Yılmaz Doğan Medya grubunun şu anki Devlet Düşmanı konumunu da itiraf ediyor. Şu cümle Mehmet Y. Yılmaz’ın: “Şu an Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tek hedefi Doğan Grubu’dur.”
Valla benim şu güne kadar Doğan Medya’yı bu kadar zor duruma düşüren cümlem herhalde olmamıştı. Doğan’ın adamı Yılmaz açık açık Türkiye Cumhuriyeti ile savaş halinde olduklarını itiraf ediyor. Oysa Devlet’in tek hedefi FETÖ’dür. Ama siz FETÖ müttefiki olarak Devlet ile savaşa girmek istiyorsunuz. DEVLET ile savaşın neticesi bellidir Aydın Bey. Adamınızın itiraf ettiği üzere DEVLET ile savaştıkça hiçbir iş yapamayacaksınız. DEVLET’in kırmızı çizgilerine bağlı olursanız yeniden itibar sahibi olursunuz. DEVLET ile savaşa devam ederseniz
de Kanal 24’e çıkacak olan bir işadamı elindeki somut belgelerle sizi şaşırtabilir. Erman Ilıcak da başta benim yazdıklarımı ciddiye almadı. Sonra hepsi hayata geçince dersini aldı. Kendisiyle oturup karşılıklı konuşun derim...