Beşiktaş’ı parasal bataktan çıkarmanın zorunlu yolu, harcamaları kısmak! Gereksiz olanlar iyi seçilip ayıklanmalı. Ama işi aksatacak boyutta değil.
Tekmeye kafa uzatan oyuncu örneği göreve gelen Fikret Orman yönetimi şimdi bunun peşinde. Gereksiz harcamaları kaldırıyor. Kimi çalışanla yollarını ayırdı.
Kimi oyunculara ödemelerde indirim önerdi.
Kimilerini belki de içi kan ağlayarak gönderecek.
Yeni oyuncular pahalı olmayacak. Ancak işin adamı olacak! Aybaba’nın yöneteceği takım, yaptığı iyi üretimle ün kazanacak!
Geçen yıl ligi ancak dördüncü bitiren, tanınmış yıldızlarıyla bile önde koşamayan bir takımdı Beşiktaş. Bir yıl daha gene öyle olabilecek. ‘Olabilecek’ diyorum, zira daha iyi de olabilir. Bir kere (henüz statü belli değil ama) play-off saçmalığı ve yanı sıra Avrupa Kupasında oynamak gibi bir ağır yük olmayacak takımın sırtında.
Sözün kısası, Beşiktaş öncelikle büyük bir yanlıştan dönecek ve ‘harcarken’ kazanacak. Para harcamayı öğrenecek.
Sporsal bir getiri elde edemese de parasal kazanç ile geleceğine yatırım yapacak. Hem de rakipleri giderek borçlarını artırırken...
İşin teorik yanı bu. Ve çok olumlu.
Ya uygulama?
Uygulama da dilerim buna uygun olur. Çünkü ancak uygulama iyi olursa, sporsal değer yitirilmeden parasal avantaj sağlanabilir.
Yönetim Kurulu ağır harcamalarla takım kurarak kendini önemli adam haline getiren teknik adamlardan kaçındı. Kendine 2,5 milyon avro ve borca harca karşın iddialı bir kadro isteyen teknik adamla değil, 600 bin avroya, yönetimin istediği koşullarda kurulacak bir oyuncu kadrosu ile işi yapmaya gönüllü olarak rıza gösteren bir hoca ile anlaştı.
Samet Aybaba Beşiktaş’ta 11 yıl forma giydikten sonra 24 yıldır hocalık yapan biri. Ömrünün hocalık kısmında hep gönlünde Beşiktaş’ı çalıştırmak yatmış. Bu işe büyük bir açlıkla istekli. Parası pulu gözünde değil, zor zamanda işi başarmak istiyor. Çiçeği burnunda hoca olmasa da heyecanı taze! Aslında kulübün isteği ile Samet Hoca’nın istekleri kucaklaşıyor.
Burası doğru.
En önemli soru
Peki, hoca bu işi yürütecek çapta mı?
Ona da ana hatları ile bakalım:
Büyük takım deneyimi çok az. (Trabzonspor ile TK aldı, Ligde 7.oldu) Zor zamanda toplumu yönlendirebilecek demeç politikasını iyi güdemeyebilir.
Kulübün durumuna anlayış gösteren taraftar gene de en azından alışkanlıkları ile başarı umacağı için, Aybaba’nın hataları kendisi kadar yönetime de fatura edilir.
Genç oyuncuya değer verme özelliği biliniyor. Ancak bir-iki maçta kendini gösterecek gençleri bulamaz ise, gençlere yer verdiği iddiasız lig takımlarındaki kadar hoşgörü ile karşılanmaz ve Beşiktaş’ın başını ağrıtır.
Fiyatının çok yüksek olmayışı bir avantajdır. Ama yanı sıra dezavantajdır. Kimi oyuncu ondan etkilenmeyebilir.
Şu da var: Carvalhal ondan çok değerli ve pahalı bir hoca değildi, ama koşullar onu göreve getirdi ve işleri yarı yarıya iyi götürdü. Aybaba haydi haydi götürür.
Beşiktaşlı için bir isimdir. Ama adı, oyuncuyu büyülemeye yetmez. Kendini ancak sık sık maç kazanırsa kabul ettirebilir. Oyuncuyu etkileme konusunda yönetimin ve taraftarın verdiği destek çok önemli değer taşımaktadır.
Her türlü bilinenine karşın Aybaba bir kapalı kutudur ve futbolun bilinmezliği çerçevesinde ne yapacağı ya da yapamayacağı önceden kesinlikle ortaya konamayacak, ancak uygulaması ile değerlendirilmesi gereken bir hocadır.
Benim gözümde bir hocanın değeri, takımı sahada oynatmadan önce kadroyu kuruşuyla ortaya çıkar. “Kim kimle nasıl verimli olur?” sorusuna kafasında bulduğu yanıt doğru çıkan hoca başarılı da olur. Aybaba Beşiktaş’ın geleceğini ve Beşiktaş’taki kendi geleceğini aslında şu transfer döneminde çizecek.