Beşiktaş için tarihi akşamlardan biriydi. Porto karşısında alınacak bir puan Şampiyonlar Ligi’nde ikinci tura çıkmak demekti.Muhteşem taraftaranın desteğini arkasına alan Siyah-Beyazlı ekip maça baskılı değil kontrollü başladı. Portekiz temsilcisi evinde yenildiği maçın rövanşını almak ister gibiydi. Agresif her bölgede topa basan ve kanatlardan gol arayan bir görüntü çizdi.
Pepe, geçen sezon kiralık olarak Beşiktaş’ta oynayan Abuobakar’ı yakın markajda tuttu. Adım attırmadı. Porto ise Talisca’ya baskı yaparak oyun kurmasını engellemeye çalıştı ve bir ölçüde bunu başarınca Beşiktaş kanatlara yöneldi.
Ricardo Quaresma çok top kaybı yapsa da net bir fırsattan yararlanamadı.Babel’in muhteşem şutunda da Porto kalecisi gole izin vermedi. Bir anlık zaafımızdan Porto sağ kanattan gelişen ataktan Felipe ile golü buldu ve belki de bu gol Beşiktaş’ı uyandırdı. O ana kadar sahada göremediğimiz Cenk Tosun sol kanattan rakiplerini ipe dizer gibi geçti. Talisca’ya “al da at” der gibi skoru 1-1 e getiren golün pasını verdi. Golü Brezilyalı attı ama gerçek sahibi Cenk’ti.
İkinci yarıda Şenol Güneş ilk yarıda sahada sürekli rakibini kaçıran Dusko Tosic’i kenara çekerek Gary Medel’i oyuna aldı, bu doğru bir değişiklikti. Bu yarıda sahada bambaşka bir Beşiktaş vardı. Rakibi pas manyağı yaptılar. Yerden oynayıp top çevirip pozisyon buldular. Babel’in muhteşem şutu üst direkte patlarken, Quaresma’nın vuruşunda yine kaleci başarılıydı.
Burda Tolgay Arslan’a bir parantez açmak isterim. Takımını bir orkestra şefi gibi yönetti, diğerleri de ona eşlik etti. Sahadan istediğini alarak ayrılan Beşiktaş takımını kutluyorum. İkinci tura bileklerinin Hakkı’yla çıktılar.
Teknik direktör Şenol Güneş ve talebelerine bundan sonra daha büyük görevler düşüyor. Önce Leipzig’den galip dönmek ve diğer turlarda da Türkiye’yi gururlandırmaya devam etmek.
Onlarda bu güç var.