Avrupa başkentlerinden peş peşe feryatlar yükseliyor. Kendilerine doğru hareketlenen mültecilerin gölgesinden bile öyle çok korkuyorlar ki övünmeyi en çok sevdikleri şeyi, hak ve özgürlük taahhütlerini göz göre göre çiğniyorlar.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye'nin mülteciler üzerinden Avrupa Birliği'ne baskı yaptığını, bunu kabul edemeyiz diyor.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte Türkiye'nin, ülkesindeki mültecileri Yunanistan sınırına gönderdiğini iddia ederek Ankara'ya tepki gösteriyor.
Merkel Suriyeli mülteciler için (aklına şimdi gelmiş gibi) "korunaklı bölge" teklif ederken, Rutte Türkiye ile Yunanistan arasındaki tampon bölgede mülteciler buz gibi soğukta bekliyor diyerek vicdan yapıyor.
Yaşlı kıtada genel hal bu. Diğerlerini tekrara hiç gerek yok.
Avrupa’nın içine düştüğü dehşet, aynada gördüklerinden...
Türkiye ayna tutuyor sadece onlara. Zor ve acılı geçen 9 yılın, sabrın ve tevekkülün ardından.
GİDEN GİTTİ, KALAN KALDI
Türkiye ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında Avrupa Birliği ülkelerine yıllardır “şifahen” söylediğini son bir haftadır “fiilen” söylüyor.
Rejimi İdlib’te doğrudan vuruyor ve Avrupa’ya geçmek isteyen mültecilere engel olmuyor. Aradan çekilerek Suriye gerçeğini cümle aleme gösteriyor.
“Suriye’de yaşanan iç savaş da, iç savaş dolayısıyla ülkesinden kaçan mülteciler de sadece benim sorunum değil” diyor.
“Soruna çözüm bulmazsanız, benim karşı karşıya kaldığım tehditlere kulağınızı tıkar, benim canım yanarken oralı olmazsanız ve bir de üstüne 9 yıldır sırtımda taşıdığım mültecileri bana zimmetlemeye kalkarsanız işin rengi değişir” diyor.
Dedi ve işte dediğini yaptı.
Gitmek isteyen gitti, kalmak isteyen Türkiye’de kaldı.
SEN NEDEN ÜLKENE KABUL ETMİYORSUN?
Avrupa ülkeleri mülteci hukukunu karara bağlayan 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne (Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Sözleşme) taraf.
Türkiye’yi eleştirmek yerine önce altına imza attıkları hukuki metinlerin vaaz ettiği yükümlülükleri yerine getirmeleri gerekir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi de kaldı ki aynı şeyi buyuruyor.
Hem göç ve mülteci sorunu konusunda gerekli adımları atmayacak hem çifte standart sergileyecek hem de yüzünüze ayna tutulunca tafra yapacaksınız. Şu an Merkel’in, Rutte’nin ve diğerlerinin yaptığı budur.
Türkiye’ye “neden mültecilerin ülkenden çıkmasına izin veriyorsun?” sorusu yanlış bir sorudur o yüzden.
Doğru soru “mültecilerin ülkene girmesine neden izin vermiyorsun?” sorusudur ve Yunanistan başta olmak üzere AB ülkelerine sorulmalıdır.
2012’DE ÖNERDİK, SONUNDA KENDİMİZ YAPTIK
Türkiye sivillerin artan iç savaştan etkilenmemesi ve Suriye’den çıkmadan kendi ülkelerinde kalabilmesi için kuzeyde “uçuşa yasak, güvenli bir bölge” oluşturulması gerektiğini ilk söylediğinde 2012 yazıydı.
Bu öneriyi geçen yıllar boyunca her platformda ve tüm muhataplarına söyledi Erdoğan, BM kürsüsünde dile getirdi.
“Çok iyi olur” diyenlerin sözü anında buharlaşırken Türkiye topraklarına milyonlarca Suriyeli girmişti bile.
Türkiye devleti ve milleti ne geçmişte ne bugün kapısına can havliyle gelene kapısını kapatmamıştır. Kaldı ki Suriyeliler yüzyıl öncesine dek aynı devlet çatısı altında yaşadığımız, aynı kıbleye yöneldiğimiz kardeşlerimiz. Çanakkale Şehitliği Halepli, Şamlı, İdlipli, Humuslu şehitlerle dolu.
Halihazırda 4 milyona yakın Suriyeliyi misafir ediyor Türkiye. Şu an sınırda 1 buçuk milyon daha var.
Ama artık Türkiye’nin buna takati yok.
O yüzden Cumhurbaşkanı adil yük paylaşımından bahsediyor ve “Eğer adil bir yük paylaşımına AB bizimle beraber destek vermezse kapıları açmak durumunda kalırız dedim” diyerek daha önce konuşulanları hatırlatıyor.
GERİ KABUL ANLAŞMASINA AB UYMADI
Bir diğer tartışmalı konu ise geri kabul anlaşması.
AB ülkeleri Türkiye’nin 2015 tarihli geri kabul anlaşmasına uymadığını iddia ediyorlar.
Oysa rakamlar, yaşananlar onları yalanlıyor.
Göç sosyolojisi üzerine çalışan Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel’in verdiği rakamlara göre 2015’te Türkiye üzerinden Avrupa’ya 850 bin mülteci geçiyor. Merkel panikle 5 kez Türkiye’ye gelince Türkiye-AB arasında geri kabul anlaşması yapılıyor.
Türkiye anlaşma gereğince sıkı tedbirler alıyor ve mülteci geçişi tam 26 kat azalarak 2017’de 33 bine düşüyor. Bu beş yılda 1 milyon 220 bin düzensiz göçmeni yakalıyor. Müthiş bir organizasyon başarısı, bütçe ve emek demektir bu. Anlaşmaya sadık kalmaktır.
Peki, Türk vatandaşlarına Schengen vize muafiyeti karşılığında imza edilen anlaşmada AB üzerine düşeni yapıyor mu?
Hayır! Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın açıkladı dün. Neredeyse hiçbir şey yapmıyor AB.
“Vize/Şengen muafiyeti yapılmadı. Gümrük Birliği güncellenmedi. Dört yılda 6 milyar avronun sadece yarısı gönderildi. Yeni fasıllar açılmadı. Gönüllü geri kabul ile sadece 25 bin kişi kabul edildi.”
Ortaya çıkan gerçek şudur: AB’nin taahhütlerine uymadı ve çifte standart uyguladı.
YUNANİSTAN SUÇ İŞLİYOR
Şu an ülkelerindeki savaş ve iç karışıklıktan kaçıp sığınma talebiyle sınırına gelen mültecilere insanlık dışı bir muamelede bulunuyor Yunanistan.
Aralarında çok sayıda çocuk ve kadının bulunduğu mültecileri taşıyan şişme botları ateş ederek, mızraklarla delerek batırmaya çalışıyor!
Gazlarla bebekleri zehirliyor, insanları yağmur altında aç bekletiyor! Şiddet uyguluyor. İki sivili öldürdü bile!
Bunlar suçtur. Yunanistan alenen suç işliyor.
Ama aynı Yunanistan 15 Temmuz gecesi TSK envanterine kayıtlı helikopterle kaçan subay görünümlü darbeci FETÖ’cülere kucak açıp sığınma hakkı verdi! Ama 251 şehidin katilini yargılanmaları için Türkiye’ye vermedi. Daha önce de DHKP-C’yi Türkiye’ye karşı himaye ediyordu Atina.
Bütün bunları devletin hafızası da kaydeder milletin hafızası da. Hesap vaktini bekler.