İmralı’da temaslarda bulunan BDP heyetine Abdullah Öcalan’ın ilettiği üç mektuptan birisi Avrupa’daki PKK yapılanmasına yönelikti.
Mektup başka bir kanaldan Brüksel’de bulunan örgüt yöneticilerine iletildi. Mektubu okumadığını söyleyen BDP milletvekili Pervin Buldan bizzat Brüksel’e giderek Öcalan ile yapılan görüşmeyi ilk elden anlattı.
Mektup, Avrupa’nın farklı ülkelerinde bulunan PKK’lılara da ana çerçeve itibariyle anlatıldı.
Avrupa’daki PKK’lıların Öcalan’a verecekleri yanıtın, hafta ortasında gönderileceğini belirten kaynaklar, yanıtın “ihtiyatlı bir onay” olacağına dikkat çektiler.
Önerinin bizzat Öcalan imzasıyla kendilerine iletilmesi, Avrupa’daki PKK kadrolarının onay vermesi için başlı başına yeterli bir sebep.
Mektubun detayları konusunda ketum olunurken, ana çerçeve Avrupa’daki PKK çevrelerine ve tabanına 21 Mart tarihine mim konularak anlatıldı.
21 Mart’ta örgütten bir çağrı yapılacağı, ardından Ankara’nın buna cevap niteliğindeki adımlarının bekleneceği şeklinde bir beklenti mevcut bu çevrelerde.
KCK tutuklamaları, anayasa ve anadil konusu sürecin üç kilidi olarak konuşuldu gelen haberlere göre.
Tabi Avrupa’daki PKK’lılar açısından bir başka önemli nokta, memleket kilidinin de gevşetilmesi olacak gibi.
Paris suikastinin sürece verdiği hasar da yavaş yavaş gideriliyor gibi görünüyor.
Zira barış isteyen herkes, bu vahşetin esas olarak Türkiye siyasetindeki barış projesini ve onun aktörlerini hedeflediğini net bir şekilde anladı.
Oslo süreci tutanaklarının sızdırılması ne idiyse, Uludere’de, Silvan’da ne olduysa, Paris’te olanlar da aynı mühendislerin torbasından çıkmıştı.
Ömer Güney’i baş zanlı konumuna getiren karmaşık denklem ne olursa olsun, barış inancından vazgeçilmedi.
Elbette sürece hasar vermeyecek bir sakinlik ve temkinlilikle “Ömer Güney vak’ası” da çözülmeyi bekliyor.
Göç sosyolojisi
Fransa’da okullar sömestr tatiline girdi. Soluğu kızım Evin ile birlikte memlekette aldık.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü hocalarından Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel, fakültede “Göç Sosyolojisi” dersi veriyor. Yusuf Hoca’nın daveti üzerine bu derslerden birinde “Avrupa’daki Türkler ve Göçmen Politikaları” üzerine gözlemlerimi paylaştım.
Söze “Orada yaşayan bir göçmenin psikolojisiyle sizinle izlenimlerimi paylaşacağım. Objektif olmam sözkonusu olmayabilir” diyerek sübjektif olacağım uyarısıyla girdim.
Son derece ilgili bir öğrenci grubuyla keyifli bir ders yaptık Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel sayesinde.
Gazetemiz yazarlarından Fadime Özkan’a verdiği mülakat ile geçtiğimiz günlerde STAR okuruyla buluşan Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. İsmail Coşkun ile dersin ardından yine göç başta olmak üzere Avrupa coğrafyasındaki Türkiye insanı üzerine güzel bir sohbetimiz oldu.
Göç konusu, Avrupa’nın en büyük yenilgilerinden birisi şu anda.
Ekonomik kriz nedeniyle Avrupa ülkeleri de dışarıya göç vermeye başladı.
1 milyon Yunanlı, kriz nedeniyle göçmen artık.
Avrupa genelindeki işsiz sayısı ile göçmen sayısının birbirine yakın olması da, ekonomik krizin sorumlusu olarak göçmenlerin suçlanması sonucuna neden oluyor.
Avrupa’daki Türk göçmeni için de son yıllarda tersine dönüş trendi başlamış durumda.
Göç konusu, sosyolojinin, psikolojinin, uluslararası ilişkilerin, ekonominin, kısacası bilim dallarının çoğunun ilgisini ve incelemesini fazlasıyla hak ediyor.