Küresel siyasette kriz devam ediyor. Ukrayna krizi tarafların diplomasi trafiğini artırdı ancak sahada hareketlilik var.
Savaş kimsenin işine gelmiyor. Herkes taraftarını konsolide etmek ve sınırlarını belirlemek için mücadele ediyor.
Putin, Rusya'yı yeniden diriltmek için adeta Avrupa'yı ikiye bölmeye çalışıyor. Başarılı oldu mu diye sorarsak Almanya üzerinden bir çatlak yaratmak üzere diyebiliriz.
Geçtiğimiz yazılarda da vurgulamıştık. Almanya doğal gaza fazlasıyla muhtaç. Rusya'nın sattığı gazın %40'ını alıyor. İtalya %20'sini Fransa %18'ini alıyor. AB içerisinde üreten bu üç ülke içinde en büyük cari fazlayı Almanya veriyor.
Bir süredir NATO içerisinde isteksizliği ile dikkati çeken Berlin'e Baltık ülkelerinden sert tepkiler geldi.
Soğuk savaş döneminde Sovyetlere karşı tahkimatın merkezi Batı Almanya'ydı. ABD'nin Almanya'da Stuttgart'ta Avrupa Komutanlığı mevcut. Avrupa'daki 7 garnizonundan 5'i Almanya'da. Halen asgari 33250 askeri bulunuyor. ABD Deniz Piyadeleri, Avrupa ve Afrika Kuvvetlerini içeriyor ve Almanya'da bulunuyor. Ayrıca ABD Hava Kuvvetleri (Ramstein ve Spangdahlem) üssünde 9600 personel bulunmakta (DW)
Almanya kendi iradesiyle ulusal çıkarlarını önceleyerek karar verebilecek mi? İhtiyacı olan gazı (Kuzey Akım2) dev fabrikalarını ayakta tutmak için alabilecek mi? Bu soru küresel dengeleri altüst edebilecek bir yerde tıkanıyor. Almanya-Rusya ilişkisi Batı ittifakını çok ürkütüyor ki eğer bu gerçekleşir ve ilerlerse ABD'nin sonu gelmiştir diyebilirsiniz.
Biden, CIA Başkanı W.Burns'ü Alman Şansölyesine yolladı. Ukrayna hakkında bir rapor sunuldu. Cenevre'deki toplantıda Blinken, Almanya'nın Rusya'ya karşı durma kararlılığından hiç şüphesi olmadığını söyledi.
ABD için Ukrayna'nın bir önemi olmadığı esas gayesinin Avrupa'yı elinde tutmak ve mevcut durumu sabitlemek olduğu aşikar. Berlin üzerindeki otoritesinin sarsılması, Avrupa'yı koruyamayacağı, Baltık'a uzanamayacağı algısı ABD için prestij kaybı olacaktır.
Rusya'yı Ukrayna'da oyalayıp Pasifik hattında Çin'i sıkıştırmak ise ABD'de kimi analistlerin gündeme taşıdığı bir gerçek.
Üye ülkelerin nezdinde NATO'nun güven testinden geçtiği bu dönemde Ankara, geçmişte yaşadığı sorunları dile getirme fırsatı yakaladı. Yıllardır Suriye'de YPG'ye yapılan desteği NATO gündemine sokarak üye ülkelerin güvenliğini ve savunma hakkını vurguluyor. NATO üyesi olmanın yanı sıra hem Ukrayna hem de Rusya'yla iyi ilişkiler kurabilen Türkiye önemli bir noktada. Erdoğan bu gerilimi durdurabilirse büyük bir başarı elde edecektir. Kiev'i ve Moskova'yı makul bir zeminde buluşturmak için Ankara'nın gayreti hem bölgede hem de dünyada dikkat çekecektir.