STAR, Dışhaberler Editörü Saadet Oruç,24 ekranında her akşam ekrana gelen Moderatör Gece’de konuğumdu, Avrupa ilişkilerinde yaşanılan kritik gelişmeleri güzel anlattı: AB İlerleme Raporu öncesinde Paris’te esen hava, raporun, Gezi Parkı olayları nedeniyle Türkiye’yi zor durumda bırakacak dilde yazılacağı yönündeydi, ama, Brüksel’dekiler, bu beklentiyi boşa çıkarttı, hatta iş, 22’nci faslın açılmasına kadar uzandı.
Bu sözler, aslında, bir gerçeğin altını çiziyor: Avrupa siyasetinin aktörlerinin Türkiye’ye dönük yaklaşımları ile Avrupa Birliği bürokrasisinin tercihleri arasında ciddi farklılık var. Aynı programda konuğum olan AB uzmanı Can Baydarol’a göre, bu gelişmede, bir türlü aşılamayan ekonomik krizle tırmanan aşırı sağcı siyasetin etkisi çok büyük. Avrupalı siyasetçi, seçmen tabanında aşırı sağa yönelişten etkileniyor, Brüksel’de ise akıl öne çıkıyor.
Kuzey Avrupa önemli
TRT için yürüttüğüm İslamofobi belgeselinin pilot çekimleri sırasında Oslo’da görüştüğüm Norveçli meslektaş Olga Stokker’in, çekim sonrasında sorduğu “İstanbul’daki uprising hakkında ne düşünüyorsun” sorusu, Gezi Parkı olaylarının Avrupa’ya yansımasını sembolleştirmesi açısından önemli. “Uprising”i özellikle kullandım, İngilizce kelimenin tam karşılığı, “ayaklanma-isyan” anlamına geliyor. Bütün demokratik ülkelerde farklı nedenlerden yaşanabilecek bir gösteri/sosyal çatışma sürecini bu tür tanımlaması dikkatimi çekti.
Stokker, Atina sokaklarında polisle çatışmayı göze alan Yunanlı işçinin eylemini demokrasinin normal süreci olarak değerlendirirken, Gezi Parkı çevresinde yaşanılanları “isyan” olarak tanımlamayı tercih ediyordu. Eleştiremeyiz, demek, burada yaşadıklarımız, uzak coğrafyalara öyle yansımış.
Özellikle İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka gibi Avrupa demokrasi kriterlerini belirleyen ülkelerde Gezi Parkı olaylarının yarattığı dalgalanmaları görmezlikten de gelemeyiz.
Doğrudan anlatmak
Norveç Kralı 5. Harald, Türkiye’ye, ülkesinin iç politikasında kopan fırtınayı yatıştırarak gelmek zorunda kaldı. Düşünün, Türkiye-Norveç, NATO’nun iki önemli müttefiği, iki ülke ekonomik ilişkileri iyi, Norveç’te hatırı sayılır bir Türk nüfus yaşıyor, ama bu ziyaret, bir “ilk...” Normal mi, değil... Kral, Norveç siyasetinin sol kanadından gelen, “Gezi Parkı olaylarında yaşanılanlar nedeniyle bu gezi ipta edilmeli” baskısını aşarak Ankara’ya geldi. Cumhurbaşkanı Gül ile görüşmelerinde demokratikleşmenin ele alınması da normaldir...
Bu nedenle, Başbakan Erdoğan’ın da, gezi duraklarını Finlandiya ve İsveç olarak seçmesi de önemlidir.
Türkiye, yaşamakta olduğu demokratikleşme sürecini ve Kürt sorununa dönük çözüm yollarını Kuzey Avrupa demokrasileriyle doğrudan paylaştığı sürece, Avrupa siyaseti içinde önemli bir köşe başını tutabilir.
Finlandiya ve İsveç, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile bütünleşmesini destekleyen ülkeler, aynı zamanda, Norveç, Danimarka veya Hollanda gibi, liberal, sosyal hassasiyetli demokrasilerini tehdit eden İslamofobi’ye karşı Avrupa’nın Türkiye ile yaratacağı sentezin de takipçileri olarak dikkat çekiyorlar.
Yunanistan’a dikkat
Konu, Avrupa ilişkilerinden açılmışken, batı sınırlarına bakmakta yarar var. Irkçı hareketin Altın Şafak Partisi şemsiyesi altında güçlendiği Yunanistan, giderek, bizim, 70’li yıllarımızı hatırlatan görüntülere sahne oluyor. Solcu bir sanatçının ırkçılar tarafından öldürülmesi, devamında sol olduğu ileri sürülen bir örgütün iki Altın Şafak üyesini sokak ortasında infaz etmesi, komşuda alarm zilinin çalmasına neden oldu.
Ekonomik kriz derin, sermaye grupları daha ağır kemer sıkma politikaları istiyor, emek kesimi direniyor, sorunun giderek Yunan demokrasisini tehdit eder boyuta geldiği yönünde görüşler ağırlık kazanıyor. Bütün yaşanılanlar “Yunan derin devleti”nin içinden mi kaynaklanıyor sorusu da öne çıkıyor.
Kabul edelim...
Avrupa, bizim masaya oturduğumuz Avrupa değil, ekonomik kriz, kıtanın her yerinde ciddi kanamalara neden oluyor, sorunlar derinleşiyor.
-ORTADOĞU’DA ÖNEMLİ BULUŞMA- Reuters’in, İran ile İsrail’in nükleer silahlardan arındırılmış Ortadoğu amaçlı gizli bir toplantıda bir araya geldiği yönündeki haber dikkat çekici. Habere göre, toplantıya bazı Arap ülkeleri de katılmış. Bölge devletlerinin nihayet, nükleer silahlanma yarışını durduracak adımlar atmaya başladığını gösteriyor.