Bölgedeki son gelişmelerin, yani, IŞİD’in Kobani kuşatmasının yarattığı gerilimin faturasını Türkiye’ye çıkarılmasının adil olmadığı açıktır. Son tahlilde bütün koalisyon içinde süreçte en çok bedel ödeyen bir ülke, şimdi de sistematik bir kampanyanın bedelini ödemektedir. Bütün müttefikler adına Suriye’den kaçan sığınmacılara evsahipliği yaparak kimsenin dahil olmadığı yükleri üstlenen ve üstlenmeye devam eden bir ülkeden söz ediyoruz. Türkiye bunu din ve etnik ayrım gözetmeksizin yapıyor. En son da Kobani’den kaçan Kürtleri kabul ederek insani yardım konusunda bir kompleks taşımadığını göstermiş bulunuyor.
Avrupa için mesele Kobani mi?
Buna rağmen Ankara, IŞİD ve insani yardım konusunda konuşmaktan başka iş yapmayan ülkelerin ve medyalarının hedefi durumundadır. Avrupa, Türkiye hükümetiyle mücadele ettiği kadar IŞİD’le mücadele etmeyi düşünseydi örgüt bugün muhtemelen bulunduğu yerde olmayacaktı. Bunun için geride kalan 4 yıl içinde sayısız kez fırsatları olmasına rağmen yerlerinden kalkmadılar. Şimdi ise Kobani üzerinden Türkiye’ye karşı propaganda fırsatı ortaya çıkınca sorumluluk üstlenmeden anti-IŞİD bir pozisyonun keyfini çıkarıyorlar.
İnandırıcı değil ama bir an için mesele Kobani diyelim... Peki, tek bir ülkenin Kobani’den kaçan Kürtler için yardım gönderdiğini duyduk mu? Suriyeli Araplar için zaten yapmadıkları şeyi hiç olmazsa görüntüyü kurtarmak adına Kürtler için yaptıklarına şahit olduk mu?
Evet, Türkiye’ye fatura çıkarmak adaletsiz bir tavır ama daha adaletsiz olan bunu yapanların gerçeği bilmiyor olmamalarıdır.
Türkiye IŞİD’le zaten sınır
Kobani düştüğünde durum daha dramatik olacak ama Suriye’nin yeni haritası Türkiye’yi zaten IŞİD’le sınır yapmış durumdadır. Yani, herkesin endişe eder gibi göründüğü şey Türkiye için çoktan gerçekleşmiştir. Kanlı bir örgüt bütün ikazlara ve erken önlem alma imkanlarının birer birer heba edilmesine rağmen sınırımıza yerleşmiştir. ABD ve Avrupa ise bunun yeni bir şey olduğunu, Kobani düşerse gerçekleşeceğini düşünüyor. Batı başkentleri sembollerin peşinde koşarak kendisini rahatlatabilir ama Ankara’nın böyle bir lüksü bulunmuyor. Ankara için, Kobani’deki Kürtler kadar Türkiye’de ve Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtler’in güvenliği de önemlidir.
Kendilerine bir risk oluşturmadığı için bölgenin dinamiklerini fazlaca önemsemeyen Avrupa ülkeleri, Türkiye’ye uluslararası hukuku çiğneyerek saldırma önerisinde bulunabilir. Bulunuyorlar da... Ama sonrasında başta Kürt nüfusun yoğun olduğu vilayetler olmak üzere bütün sınırın IŞİD ve Esad rejiminin hedefi olacağını birinin hesaba katması lazımdır. Sonu belirsiz bir kaos sürecinin başında bulunuyoruz ve Türkiye birçok faktörün yanında bu hesabı da yapıyor.
Kısa sürmeye aday bir aşk
Ayrıca, eski tecrübeler de gösteriyor ki ABD ve Avrupa’nın radikal örgütlere karşı mücadele hevesi de Kürt aşkı da uzun sürmüyor. Bu heves ve aşkın bittiği günü düşünmek ve ateşin daha fazla alana yayılmasını önlemek Türkiye’nin görevidir. Bugün yapılacak bir hata ile on yıllar boyu yaşayacak olan ABD, Fransa, Almanya, Danimarka değil Türkiye’dir.
Bırakın IŞİD’i ondan daha kanlı bir örgütün lideri haline gelmiş olan Esad’a karşı mücadelede bile yalnız bırakılan Ankara, bugün planlanmış propaganda tepkileri yatışsın diye hukuka dayanmayan bir savaşın parçası olamaz. Bugün, savaşın bir tarafı olmadan ağır maddi ve diplomatik faturaları tek başına öderken savaş halinde üstleneceği daha büyük risklerin bedelini de taşıyamaz. Hepsi bir yana, birlikte yola çıkabilmek için ortak kararlılık gerekiyor. Sonuçta, Türkiye’yi motive etmekte olan ülkelerin nihai amacının Suriye ve Irak’taki bütün halkların sorunlarının kökten çözmek değil, görüntüyü kurtarmak olduğunu biliyoruz. IŞİD, Irak ve Suriye’de onlarca şehir ve kasabayı işgal ederken ses çıkarılmadığını, Esad 200 bini aşkın insanı katlederken görmezden gelindiğini unutarak kim kendisini ateşe atabilir?
Kim daha çok sorumlu?
Gerçek şu ki, IŞİD’i (ve Esad’ı) durdurmak bir sorumluluk yarışıysa Türkiye bu kulvarda müttefiklerine birkaç tur bindirmiş durumdadır. Sorumluluk şimdi öncelikle ABD ile birlikte Almanya, İngiltere, Fransa ve diğerlerinindir. İsterlerse, gerçekten isterlerse ortada ne IŞİD ne de Esad kalır...
Adım atmamaları, bu isteğin sorgulanmasını doğurur.
Müttefiklerimizin, Türkiye’ye karşı algı operasyonu yapmak yerine IŞİD’e karşı ciddi bir operasyona girişmeleri gerekiyor. Bunun için de rüzgar estirmeye değil ciddi bir plana ihtiyaç vardır. Tek plan ise Ankara’nın elinde bulunuyor...
Eğer bu yeterli değilse daha iyisini ve ikna edici olanını koymak için de kimsenin bir engeli bulunmuyor.