
Her şey tersine döndü tabirinin vücut bulmuş hali yukarıdaki ifade.
Nereden nereye gelindi, bütün ezberler bozulacak demiştik, ki öyle de oldu, oluyor, olacak ama bu ne hız, gerçekten yetişmek mümkün değil bunca olan bitenin hızına, ağırlığına, yoğunluğuna.
Adım adım gidelim, o da ne kadar mümkünse artık.
Önce yıllardır Avrupa masasında ancak konu başlığı olarak, o da yerilmek için gündeme gelen Türkiye, övülmek bir kenara tabiri caizse 'göklere çıkarılmak' için bizzat davet ediliyordu 'Ortak Geleceğimizi Güvence Altına Almak' başlıklı Londra Zirvesi'ne.
Ardından Almanya, bu ay gerçekleştirilecek Avrupa Birliği Liderler Zirvesi'ne Şansölye Olaf Scholz'un " Zirveye sadece Avrupa Birliği üyelerini değil, aynı zamanda İngiltere ve Türkiye gibi Avrupalı ortaklarımızın da dahil olacak olması çok önemli. Avrupa'nın savunma kapasitesinin güçlendirilmesi gerekiyor" ifadesiyle Türkiye'yi davet ediveriyordu.
İnsan kulaklarına inanamıyor; 'acaba rüyada mıyız?' diye eklemeden de duramıyor.

Bitti mi, hiç biter mi, daha yeni başlıyoruz.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Avrupalı liderlere Türkiye ile anlaşmazlıkların bir kenara bırakılmasını söyledi.
Fransa, İngiltere ve Türkiye genelkurmay başkanları Avrupa güvenliğini görüşmek üzere Paris'te bir araya geldi.
Fransız BFMTV Kanalı'nın başlıktaki ifadesini destekleyen başka çarpıcı ifadeler de sıralanmadı değil:
'Erdoğan'ın liderliğinde, Türk ordusunun dışa bağımlılığı yüzde 70'ten yüzde 30'a düştü.'
'Bu durum, hala birçok ekipmanı Amerika'dan ithal eden Avrupalıları kıskandırmaya yeter.'
'Avrupa Birliği üyelerine yapılan dünyaca ünlü Bayraktar TB2 satışları, Türkiye'nin Avrupa güvenliğinde önemli bir oyuncu olduğu iddiasına haklılık kazandırıyor.'
'Avrupalıların Türkiye'ye daha çok ihtiyacı olacak gibi görünüyor'

Apar topar Ankara'ya ayak basan Polonya Başbakanı Donald Tusk, ki hatırlatalım, Alman Şansölyesi Olaf Scholz 'barış' için Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'i telefon görüşmesi sonrası ağır eleştiri bombardımanına tutmuştu, Polonya Başbakanı Donald Tusk bir anda "Türkiye'nin AB üyesi olmasını istiyoruz" deyiveriyordu.
1745 yılında Polonya'dan Osmanlı Sadrazamı'na yazılmış bir mektup hediye edilince "Ülkelerimiz arasındaki barış ve dostluğun simgesi. Hala geçerli" diyerek birdenbire yıllarca tarihin tozlu sayfalarına, hafızanın da en diplerine gömülmüş 'tarihi barış ve dostluk' namelerini dillendiriyordu.
Tabii bu görüşmeye giderken verilen resim, daha ne kadar durumu betimleyebilirdi ki? Topallayan Avrupa'ya destek olan Türkiye.
Ne demiştik?
Nereden nereye.