Avrupa Birliği ülkelerini heyecanlandıran "union/birlik" rüyası ekonomik-sosyal bütünleşmeyi merkeze alırken güvenlik açığı hep tartışma konusu oldu.
AB'nin temel yasası diyebileceğimiz 2007 Lizbon Anlaşmasını ilk başta Hollanda, Fransa ve İrlanda gibi ülkeler reddetmişti. Merkel'in yoğun çabasıyla kabul edilen bu anlaşma neredeyse AB anayasası olarak tanımlanacaktı. Süreç içinde itirazlar artınca Lizbon anlaşması metninde AB Marşı, AB Bayrağı gibi "birlik" sembolleri ortadan kalkmıştı.
AB'nin giderek birleşik devletler modeline yahut konfederatif sisteme gideceği rüyası nereye evrildi acaba? AB'nin dış politika ve savunma politikaları küresel gerilimde daha da önem kazanmaya başladı.
Avrupa Birliği şüphesiz Batı uygarlığının kendi paradigmasında bir başarı hikayesidir. Ancak son yıllarda Avrupa sokağı için durum hiç de öyle değil.
Ukrayna krizinden sonra bu köşede epeyce yazı kaleme aldım. Savaşın Avrupa siyasetini değiştireceğini ve iktidarları sarsacağını vurgulamıştım.
Hafta sonu gerçekleşen Avrupa Parlamentosu seçimleri bize Avrupa'daki siyasi eğilimlerin değiştiğini gösteriyor.
Almanya, Fransa, Avusturya gibi ülkelerde aşırı sağ partilerin yükselişi bekleniyordu.
Almanya'da trafik lambası koalisyonu geriye düşerken Hristiyan Demokratların ardından Almanya için alternatif parti (AfD) oylarını artırarak %16,5'e oy aldı. İlerde daha çok ismini duyacağımız Sarah Wagenknecht'in kurduğu sol parti (BSW) ise %5,5 oy oranıyla dikkat çekti. Ukrayna savaşında şahin duruş sergileyen Yeşiller Partisi'nin 2019'daki %20,5'lik oyu %12'ye düştü.
Fransa'da AP seçimleri Le Pen'i öne çıkardı. Aşırı sağcı parti %31.5 oy alırken Macron'un partisi %15.2 alabildi. Ben seçim sonuçlarını takip edip bu satırları yazarken Macron parlamentoyu feshederek erken seçime gitme kararı aldı.
Avusturya'da aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) oylarını yüzde 9,8 oranında artırarak yüzde 27 ile seçimin birinci partisi oldu.
Avrupa Parlamentosu'nun üye sayısında üye ülkelerin nüfusu önemli. Fransa ve Almanya gibi iki ülkenin parlamenter profili AP nezdinde önem kazanıyor. Avrupa halkı Ukrayna savaşının bedelini ödediğinin farkında. Berlin ve Paris, Ukrayna krizindeki pasif tutumlarının faturasını halka ödettiler. ABD-Rusya geriliminde bedel ödemek istemeyen seçmen ise aşırı sağa yöneliyor. Yükselen sağ, göçmen karşıtlığı, Müslüman karşıtlığı, Türkiye karşıtlığını da sembolize ediyor ancak aşırı sağın dillendiremediği bir gerçek daha var. Ukrayna ateşini besleyen ABD'nin siyasi partilerdeki etkisine karşı tutum yabana atılmamalı. Popülist söylemlerin öne çıktığı Avrupa Sokağı daha da karışacak görünüyor.
Avrupa'nın kaderini belirleyecek bu seçimin sonucunu Milli İstihbarat Akademisi /AP Seçimleri/ Mayıs 2024 adında bir rapor hazırlayarak yayınlamıştı. Raporda yer alan makro analizler, küresel gerilime yapılan atıflar, Avrupa partilerinin tutumları ve anketleri son derece önemli. Raporun sonunda yer alan Türkiye-Doğu Avrupa vurgusu çok kıymetli. Güncel ve bölgesel konularda raporlar hazırlayan MİA Başkanı Prof.Dr. Talha Köse ve ekibini yürekten kutluyorum.