ABD Başkanı Biden, Ukrayna krizi ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmede şöyle demişti: "Putin, Avrupa'yı böleceğini düşündü ama bu konuda yanıldı. Biz Avrupa'yı ve Özgür Dünya'yı bir arada tutuyoruz...' Ukrayna-Rusya krizini "uzun savaş' olarak da niteleyen ABD Başkanı, Rusya'nın bu süreçte dünyadan izole olacağını da dile getirmişti...
Ukrayna Krizi 131 gündür devam ediyor. ABD'li liderin; "uzun savaş" vurgusu kayda değer ve bunu söylerken aslında bunun böyle oluşundan stratejik olarak emin ve gayet de memnun. Ortadoğu'daki "büyük göz' öyle gözüküyor ki, artık Avrupa ve Karadeniz'e odaklanmış durumda...
Amerika'nın Yunanistan'da kurduğu 9 askeri üs ve ayrıca Adalardaki silah teçhizatını sağlaması, her ne kadar Rusya tehdidine karşı yapılandırıldığı gibi döküntü bir iddia ile açıklanıyorsa da, Amerika'nın PKK, PYD, YPG gibi terör örgütlerine lojistik destek sağlaması, FETÖ'ye yataklık yapması örneğinde olduğu gibi, müttefiki olan Türkiye'yi, aslında "Avrupa'dan' saymadığı, neredeyse Rusya'ya yakın bir tehdit olarak algıladığı izlenimini vermiyor mu?
Bu ikiyüzlü tavrın arındaki sebep, Türkiye'nin enerji sirkülasyon rotalarına sahip jeopolitiği mi, yoksa halkı Müslüman bir ülke oluşu mu, ya da eski Osmanlı İmparatorluğuna karşıtlığın tortuları mı? Hangisi, belki de hepsi... ABD'nin bu saldırgan tavrı, dostlukla mı müttefik olmakla mı açıklanacak? Doğrusu büyük çelişki!
NATO Madrid Zirvesi'nde hem Biden'ın hem Birleşik Krallık Başkanı Johnson'ın Rusya karşıtı sert konuşmaları gündeme damgasını vurdu. Dünya basınında "Rusya'ya karşı Anglo-Sakson resti" yorumlarının yapılmasına yol açan bu tutum, aslında Avrupa merkezli yeni bir dünya tasarımıyla ilgili. Nitekim İngiliz BBC; NATO Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline karşılık olarak 'temelden bir dönüşümü" uygulamaya koymaya hazırlanıyor, yorumu yaptı.
Temelden dönüşüm vurgusunu NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de yineledi. Açıklamalara göre; bu yeni strateji ile Rusya "ittifak ülkeleri için doğrudan tehdit' olarak görülürken, ABD'nin Avrupa'daki askeri varlığı da artırılacak. Polonya'da kalıcı bir askeri üs kurulacağı ve İspanya'ya ek Amerikan savaş gemileri gönderileceği de vurgulandı.
Amerika, Avrupa haritasını yeniden çizmekte kararlı.
2002'de Başkan Bush'un ilan ettiği "Axis of Evil" (Şeytan Ekseni) belli ki miadını doldurmuş değil. Dün nasıl, bizler ve onlar, bizler ve barbarlar gibi çok katı ve aşılması güç bir duvar kurulduysa, bugün bu duvarın Avrupa ve Karadeniz üzerinden yeni bir karşıtlıklar koridorunu kurma aşamasındalar. Bush'un "Şeytan ekseni' teorisi, Ortadoğu'yu bir mezarlık haline getirmiş olsa da, belli ki yeni mezarlıklara ihtiyaçları var, sırada Dünyanın özgürleştirilmesi meselesi var...
Biden'ın "özgür dünya' vurgusu üzerinde dikkatle düşünmek gerekiyor. Rusya'sız bir dünya bu, gayet açık. Rusya, Avrupa'da istenmiyor, Sibirya'da kalabilir pekâlâ. Peki, Türkiye'nin özgür Dünya'daki yeri nedir? Türkiye'nin boğazına bıçak dayamak anlamındaki Adalar'daki askeri teçhizatlanmayı nereye koyacağız?
NATO yöneticilerinin deyimiyle, "Avrupa, temelden bir dönüşümü' yaşarken Türkiye'nin konumu ne olacak?
Bu noktada Başkan Tayyip Erdoğan'ın 'denge' adını verdiği uluslararası ilişkiler disiplininde, Türkiye, barışçıl diplomasi yöntemini sürdürüyor. Silahlanma yerine müzakere, düşmanlaştırma yerine prensipli müzakereler, çatışma yerine anlaşma ve rıza zeminleri oluşturabilme, hukuku ve adaleti yaygınlaştırabilme gibi insani değerlere atıf yapan bir yol bu...