Siz hiç Gazze’ye gittiniz mi, ben gittim. 2008 yılında, İsrail’in düzenlediği bir operasyonun hemen ardından girdim Gazze’ye. Hayatımın en öğretici 48 saatini yaşadım orada. Mesela, şehrin hemen giriş kısmına konuşlanmış bir zeplinden durmadan izlenmeyi, Mesela, uçarken ışıklarını kapatan helikopterlerin seslerinin ne kadar ürkütücü olduğunu,
Mesela, saat 19.00’dan sonra ne olursa olsun şehirden ayrılamayacağını yani açık hava hapishanesinde yaşamı öğrendim biraz. Sonra İsrail yine kara harekatı düzenliyor haberi üzerine sınır kapısına doğru giderken, maaşları Ramallah’tan yatan ve El Fetih’e bağlı polislerin bankamatik kuyruğunda beklediklerini gördüm.
Ya da İsrail Deniz Kuvvetleri’nin Gazze’ye giden yabancılar kaldığı için vurmadığı otelde uyudum, dışarıda yoksulluk ve açlık hüküm sürerken o otelde paran varsa her istediğini bulabildiğini fark ettim.
***
Ölüm, yokluk ve acıyı görse bile bencildir ya insanoğlu en fazla saat 19.00’dan sonra dış dünya ile bağlantımın kesilmiş olması, seyahat etme hakkımın elimden alınması rahatsız etmişti beni.
Şimdi sessiz sedasız tüm Avrupa, Gazze’ye dönüyor. Şaka yapmıyorum, Salı günü 9 Avrupa Birliği üyesi ülke bir anlaşma imzaladı. 9 ülke ama aralarında Fransa, Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya gibi büyük ülkeler de var. Bu anlaşmaya göre Suriye’ye giden kişiler ülkelerine döndüklerinde “tehlikeli bölgelere” 6 ay boyunca seyahat edemeyecekler.Gerekli görülürse bu yasak uzatılabilecek.
Tehlike bölge deyince aklınıza sadece savaş alanları gelmesin. Daha önce Brüksel’de saldırıya uğrayan Yahudi Müzesi’nden yola çıkarak hazırlandı bu tasarı ya, mesela Roma yasaklı bir yer olabilir niye Suriye’den gelen biri Vatikan’a gidip eylem yapabilir diye..
Avrupa topraklarında ve vatandaşlarını etkileyecek bir terör eylemi istemiyor ve bunun için en temel haklardan biri olan seyahat etme özgürlüğünü askıya alabiliyor. Hatırlayın, bir dönem ABD’de de şüpheli bulunan yaklaşık 20 bin kadar kişinin uçağa binmesi yasaklanmıştı.
***
Fransız istihbaratı her gün en 2-3 Fransız vatandaşının yurt dışına çıkarak İslamcı gruplara katıldığını açıkladı. İngiltere, Avusturya, Almanya, Hollanda yine en fazla katılımın olduğu ülkeler.
Avrupa şimdi yasaklarla bir yerlere varmaya çalışıyor ama aslında biraz da dönüp kendilerine bakmalılar. Irkçı söylemler, ayrımcı politikalar, eşit paylaşılmayan refah, kısıtlayıcı uygulamalar entegrasyonu sağlamamış. Şimdi yasaklarla yeni bir adım atılıyor ama yasakları biraz da ırkçılığa, ayrımcılığa getirmeleri lazım.
Mesela Sarrazin’in başta Türk göçmenler olmak üzere Müslümanlar’ı hedef alan, Almanya Kendini Yok Ediyor kitabı haftalarca en çok satanlar listesinde yer alırken hangi uyum hangi entegrasyondan söz edeceğiz?
Kimse kimseyi kandırmasın...