TALLİNN- Estonya Cumhurbaşkanı Toomas Hendrik İlves, zarif, dengeli, giyiminde papyonundan vazgeçmeyen, oturduğu makama yürüyüşü açısından da hayli ilginç bir karakter. 1953 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de Estonya asıllı mülteci bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi ama yaşamının çok önemli bir bölümü Amerika Birleşik Devletleri’nde geçti. Amerikan Columbia Üniversitesi psikoloji bölümünden mezun olduğunda anadili Estonca’nın yanında İngilizce, Almanca ve İspanyolca’ya hakim bir gazeteci adayıydı...
O sırada anavatanı Sovyetler Birliği’nin işgali altındaydı. Amerikan hükümetinin Soğuk Savaş yıllarında Doğu Avrupa ve Orta Asya’ya dönük olarak kurmuş olduğu Özgür Avrupa Radyosu’nun Estonca bölümünde çalıştı. Radyo, Sovyetler Birliği’nin özgür haber akışını önlediği bütün coğrafyalara doğrudan Amerika’nın görüşlerini aktaran bir yayın organıydı. Sovyetler dağıldı, İlves ülkesine döndü, bugün cumhurbaşkanlığı makamında oturuyor.
Keşke Ortadoğu...
Belli ki, Soğuk Savaş yıllarında aldığı eğitim ve ailesinin yaşamış olduğu acılar O’nu, diğer Avrupalı liderlerden (özellikle 1954 yılında Hamburg’da doğmuş olmasına rağmen babasının tercihi nedeniyle yaşamı Sovyet yanlısı Doğu Almanya’da geçmiş, Sovyet eğitimi almış, çok iyi Rusça konuşan Almanya Başbakanı Angela Merkel’den) farklı bir yapıya kavuşturmuş. Dünyayı daha iyi tanıyor, bu nedenle de örneğin, Türkiye’yi kafasındaki haritada olması gereken yere oturtabiliyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “onur konuşmacısı” olduğu Tallinn’deki yemekte söylediği, “Keşke, bütün Ortadoğu bir gün Türkiye gibi olabilse ve keşke, Avrupa’da İslam korkusuyla yaşayanlar Türkiye örneğine bakarak bu saçma düşünceden kurtulabilseler” yönündeki sözler bunu gösteriyor.
Avrupa’nın “süper güçleri” olarak adlandırılan ülkelerin Sarkozy(merak etmeyin Hollande de farklı olmayacaktır) Merkel veya Cameron gibi “vizyon noksanı” politikacılar ile yetinmek zorunda kalırken 1.5 milyon nüfuslu Estonya’nın İlves gibi “yeniden kurulan dünyayı çok iyi okuyan” bir lidere sahip olması ilginç!..
Avrupa çok kötü gidiyor...
Zaten, Davutoğlu da, konuşmasında diplomatik nezaket sınırları içinde kalarak Avrupa’nın nasıl kötüye gittiğini, bu gidişle yalnız kendisini değil, demokratikleşme azmi içindeki Ortadoğu’yu da batırmak üzere olduğunu anlatmaya çalıştı.
Avrupa Birliği’nin Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra harika bir performans göstererek Avrupa’daki bütünleşmenin ve demokratikleşmenin yolunu açtığını fakat 11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra Amerika’nın girdiği “önce güvenlik” travmasından çok etkilendiğini belirten Davutoğlu,“İstikrar için yeri geldiğinde özgürlükleri feda etme düşüncesi Avrupa Birliği’ni Ortadoğu’da yaşanılan demokratik devrimden uzaklaştırdı. Eğer Balkanlar demokrasiyi başardıysa, bunu Ortadoğu’nun da başaracağına inanmanız gerekiyordu. Avrupa, Ortadoğu’daki demokrasi hareketini ilkeler doğrultusunda değil, çıkarlar doğrultusunda değerlendirince kaybetti. Oysa, onur her şeyden önce gelmelidir. Bir tek demokrasi kriteri varsa, o kriter bütün bölgelerde aynı olmalıdır. Siz, kendiniz için uygun gördüğünüz kriterleri, bir başka bölgedeki halklar için devreye sokmazsanız, hem siz kaybedersiniz, hem de bütün Ortadoğu” dedi.
1980’li yıllardan 2000’lere uzanan çizgide Avrupalılar’dan sürekli demokrasi vaazı almış bir ülkenin dışişleri bakanının bu kez Avrupalılara “onurlu demokrat” dersi vermesi, önemliydi.
Davutoğlu’nun özellikle, Avrupa Birliği’ni yakın gelecekte bekleyen en büyük riskler sıralamasında “ırkçılık” tehdidini söylemesi dikkat çekti. Yunanistan’da yapılan son seçimde “neo-nazi olduğunu saklamayan” bir partinin güçlenerek çıkması belli ki Ankara’yı rahatsız etmiş. Davutoğlu’nun, “Avrupa’da ne zaman ekonomik kriz olsa, hemen ırkçılık yükseliyor” sözlerine örnek olarak Yunanistan’ı göstermesi kimsenin dikkatinden kaçmadı...
THY’den rica var...
THY, Baltık Cumhuriyetleri’nden Letonya’nın başkenti Riga’ya uçuyor. Bölgedeki temsilcileri Melih Yalman’ı Sao Paulo’dan tanırım, orada belgesel çektiğimde karşılaşmıştık. Baktım, her zamanki gibi didinip duruyor ama ağır baskı altında. Estonya, THY’nin mutlaka Tallinn’e uçmasını istiyor. Estonya deyince nüfusunun dört katı turisti topraklarına çekmeyi başarmış bir ülkeden söz ediyoruz. Bölge bağlantıları güçlü. Hamdi Topçu ve Temel Kotil meseleyi enine boyuna düşünmeli gibi...