İtalya’nın tarihi kentinin ünlü meydanı San Marko’yu, Arsenale’ye bağlayan kıyı şeridi üzerindeki köprünün yanında soru, hiç beklemediğim bir anda, müşteri kovalayan bir gondolcudan geldi. Önce İtalyanca, pek anlamadığımı fark edince de İngilizce sordu: “Yeni Papa’yı nasıl buldun?” Belli ki beni, hıristiyan coğrafyasından bir turist sanmıştı. “Bilmem, o kadar kardinal seçtiğine göre iyidir herhalde” dedim. Tatmin olmadı. Yeni Papa 1.Francis’in ne kadar mükemmel bir seçim olduğunu, eski papanın bir işe yaramadığını söyledi, ben de aydınlanmış oldum...
Venedik böyle bir kent, dünyanın siyaset açısından güçlü kentlerinin biraz dışında kalmış görünse de, Avrupa’nın nabzını bir anda avucunuzun içinde hissedebiliyorsunuz. Bu kent, yaklaşık 900 yıl cumhuriyetle yönetildi, zenginliğinin ve donanma gücünün önüne de kimse geçemedi. Dostum, Roberto D’Agostino’nun sözleriyle, “Askeri değil, ekonomik gücüyle yayılmıştı, bir tek kolonisi bile yoktu, ama asırlarca Akdeniz’e hakim oldu, tek gücü ticaretti, bu yapısıyla te bir cumhuriyetten çok, post-modern bir imparatorluktu...”Bir kentin genetiğinde bu tür bir tarih varsa, günümüzün dünyasının stratejik boyutlarını da dost sohbetlerinde yakalayabilirsiniz...
Almanya sorunu
Kabul edelim, Almanya Başbakanı Merkel, Avrupa’nın güneyinde pek sevilmiyor. Bugün sokaktaki bir Yunanlı’ya ‘Merkel’ dediğinizde söylediklerini Alman Başbakan’ın duymamasını tercih ederim. Almanya, güçlü bankalarıyla, Avrupa’da yaşanılan ağır borç krizinden en karlı çıkan devlet olarak kabul ediliyor. Berlin’in Euro’yu kullanarak vardığı son nokta İngiltere’yi, AB’den ayrılma referandumuna, Fransa’nın sosyalist cumhurbaşkanı Hollande’yi, Berlin’le mali yapılanma için pazarlık masasına yöneltiyor.
2011 yılında İtalya’nın Berlusconi’si ile Yunanistan’ın Papandreu’su, başbakanlık makamını terk edip yerlerini birer teknokrat olan Mario Monti ve LucasPapademos’a bırakmak zorunda kaldılar. Bu teknokrat ağırlıklı ara rejim hükümetleri kurulmasına neden olan “gizlidarbelerde” Alman Başbakan’ın rolünün olduğuna inanılıyor Akdeniz coğrafyasında... “Bizim Monti, Merkel’in adamı, aynı zamanda Beyazsaray’ın da gözbebeği” diyor bir İtalyan dost...
Zaten, Şubat 2013’e yapılan İtalya genel seçimlerinde, liderliğini eski bir komedyen olan Beppe Grillo’nun yaptığı ve iktidara geldiği an İtalya’yı Avrupa Birliği’nden çıkarmaya söz veren 5 Yıldız Hareketi’nin yüzde 25.5 oy almasının anlamı büyük! Birinci Demokratik Parti yüzde 29.5 ikinci olan Berlusconi yüzde 29.1 oy aldı. Dostum, “Almanya başta, tüm orta ve kuzey Avrupa ülkeleri ekonomik kriz zamanında yabancı ve Müslüman düşmanı aşırı sağ partilere yönelirken İtalya, çevreci, doğrudan demokrasi yanlısı, yolsuzluk karşıtı, internet özgürlüğünü temel insan hakları arasında gören, halkçı Beppe’ye yöneldi. Bu bile, Akdenizli olmanın bir Alman olmaktan farkını hemen ortaya koyuyor” diyor.
Artık bölünme zamanı
İtalyanlar’ın, Avrupa Birliği’nde ortaya çıkan kuzey-güney farklılaşması sonucunda Almanya’nın, 1870 yılında dönemin imparatoru Bismarck veya 1940’larda Hitler’in ulaştığı güçlerden çok daha ötesine uzanmasından rahatsız oldukları açık gerçek. Avrupa’da tırmanan tartışmaya göre, Almanya, bugün, bir zamanlar Hitler’in tanklarıyla girdiği bütün ülkelerde ekonomik kontrolü ele geçirmiş durumdu. “Alman hegemonyası” na karşı tepki ise son İtalyan seçiminde kendini gösterdi.
Ara çözüm ise, Avrupa’nın güneyindeki Portekiz, İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın, Fransa ile birlikte Almanya’ya karşı yeni bir merkez yaratması yönünde şekilleniyor. “Akdeniz birliğinde” Türkiye’ye de geniş bir yer var. Polonya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Hırvatistan, İsveç , Danimarka ve Hollanda’yı zaten seçtikleri rota yönünde Almanya ile baş başa bırakıp “güney Avrupa’nın Akdenizli kimliğini öne çıkartacak” yeni bir formül üzerinde çalışmak...
“Bu noktadan sonra İtalya, Avrupa Birliği’nden çıkamaz, içinde de kalamaz, o zaman bize ve Akdenizli komşulara yeni bir formül gerekiyor...” Roma’dan Venedik’e yansıyan siyasi analizlerdeki ana düşünce bu...
D’Agostino’nun dediği gibi, Avrupa’nın bu coğrafyasındaki genel yaklaşım şu: “Almanya bugüne kadar Avrupa’yı iki kez tahrip etti, şimdi üçüncüsüne hazırlanıyor...”
Açıkça ifade edeyim: Avrupa’da durum, tahminimizden daha vahim...