Geçtiğimiz hafta Almanya’daydım. AK Parti Yurtdışı Seçim Koordinasyon Merkezi’nin davetlisi olarak Ruhr Bölgesi'ndeki çalışmaları takip etme fırsatım oldu. UETD yöneticileriyle buluştuk, AK Parti’den Meryem Göka’yla Mülheim’de karşılaştık, Meryem Hanım'ın salon toplantıları son anda sudan bahanelerle yasaklanmış.
Türkiye’den gelen misafirlerin attıkları adım Alman polisi tarafından yakın takipte.Salonlar yasaklanınca, benim buluşmalarımı da evlere, derneklere, kültür gruplarına, müesseselere çekmiş Emine Özdemir. En son Eminde Özkaleli'nin davetiyle Nur Pastanesi’nde buluştuk Essenli dostlarla. Kapı kapı, ev ev, sokak sokak bir koşunun içinde bulduk kendimizi.
Almanya’da 1 buçuk milyon seçmenimiz var. Gelsenkirchen’deki kalabalık buluşmamızdın mimarları Meryem Kiraz ve Erol Yukarıbaş fedakarlığın ve özgüvenin sembolleri... Mustafa Yeneroğlu gibi diasporada yetişmiş siyasetçilerin sayısının artması gerektiğini söylüyorlar. Avrupa en az otuz milletvekili hak ediyor.
***
Gerginlik, daha uçak havalimanına iner inmez kendini hissettiriyor. Işıklı ilanlarda Türkçe "HAYIR" yazıyor. Kitap ve gazete köşklerinde Türkiye haritamız, al sancağımızı ve Cumhurbaşkanımızın karikatürize edilmiş resimleri, kışkırtıcı yazılar eşliğinde sunuluyor. Sabah altı buçukta baktığım Alman haber kanalları sürekli Türkiye’den ve referandumdan bahsediyor. Gece yatarken baktığımda aynı minvalde Türkiye’ye kilitlenmiş halde haber yorumlar. "Almanya toplumunu medya idare eder" diyor sosyolog Süheyla Çiçek Hanım. "Sosyal destek alsa bile gazetesiz yapamaz en yoksul Alman vatandaşı dahi" diyor. Burada rızayı üreten bir fabrika gibi medya. Zira çok satan’dan bulvar olan’ına, analizci derinliğe sahip olanına kadar, tüm katmanlarıyla Almanya medyası Türkiye aleyhtarı bir çizgide... Hatta Türkiye karşıtlığı konusunda medyada bir konsorsiyum kurulmuş diyebiliriz. Zaten görüştüğüm sarmaş dolaş selamlaşıp dertleştiğim gurbetçilerimiz de Almanya’da 24 saat Almanca yayın yaparak Türkofobik tezvirat yapan bu medyalara karşı cevap verecek televizyon kanalları beklentisi içindeler.
Özellikle anneler anaokulundan cimnazyuma kadar hemen her eğitim kademesinde bizzat öğretmenler tarafından yapılan Türkiye karşıtlığından şikayetçiler. Fakat trajikomik sonuçları da yok değil bu gerilim furyasının. O kadar çok Türkiye ve Erdoğan lafzı ediliyor ki Almanya’da... Anaokulu ve ilkokul çocuklarıyla yapılan bir ankete göre çocuklar, devlet başkanları olarak Merkel’i değil de Tayyip Erdoğan’ı söylüyorlarmış. Köln havalimanında valiz beklerken selam verdiğim yaşlı çift, "Erdogan... Erdogan" dediler bana. Gördükleri hemen her Türk, onlar için Erdoğan anlamında.
***
Almanya’dan sonra İngiltere de Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimi hakkında rapor çıkarttı. İngiltere’ninkisi Almanya’nın raporuna kıyasla çok daha serinkanlı. En azından tanklarla ezilip biçilen insanlarımızı, bombalanan Millet Meclisini görebilmişler ve bu alçakça yönetilen işgal kalkışmasına darbe diyebilmişler. FETÖ’nün 16 Nisan yaklaştıkça küresel lobi faaliyeti de gözler önüne seriliyor. Almanya raporu FETÖ’yü darbeyle ilişkisi olmayan hoşgörücü bir dini grup olarak takdim etmiş. Peki öyleyse darbe raporunda ne işleri var, hem size ne, Türkiye’nin derdi sizi niye gerdi... Sadece bu hal bile FETÖ’nün küresel Türkiye karşıtlığında nasıl da zehir zemberek bir ofis olduğunun delilidir...
Bize Türk camilerini bile yasaklayan Almanya, CHP milletvekillerine Köln Üniversitesi'nde program yaptırttı. Ev sohbetlerimizi polis denetimiyle takip ettiren aynı Almanya, PKK kortejlerine miting yaptırdı.
Meryem Kiraz’ın dediği gibi; "16 Nisan referandumundan güçlü bir EVET’le çıkmalıyız ki Avrupa’daki Türkler olarak bizler de güçlü olalım..."