Rusya Ukrayna’yı parçalıyor, Kırım’ı yutuyor. ABD ve Avrupa Birliği çaresiz. İyi bir şey mi bu? Hiç değil. “Rusya kazanıyor, ABD kaybediyor, emperyalizm geriliyor” diye sevinenler yanlış yolda.
ABD, bölgemizde istediği kadar askerî üssü olsun, Atlantik’in ötesinde bir güçtür. Gelir, gider. Rusya ise 500 senedir burnumuzun dibinde. İkisi de emperyalist; fakat Rus emperyalizmini aşmak, Amerikan emperyalizmini aşmaktan daha zor.
Tatarların neredeyse kökünü kuruttu Ruslar. Kuzey Kafkasya’yı tamamen yuttular ve bu topraklarda yaşayan halkları büyük ölçüde özlerinden kopardılar. Orta Asya 100 sene Rus ve Sovyet bayrağı altında kaldı ve bugün hâlâ Rusların nüfuz alanı. Öte yandan; Polonya, Rus emperyalizmi yüzünden 200 seneliğine tarih sahnesinden silindi. Ukrayna, Gürcistan kötürüm kaldı. Ermenistan, Rusya’nın şahsiyetsiz bir piyonu olmayı marifet sayacak kadar sefil. Rusya’dan güya kopup Avrupa Birliği’ne katılan Baltık ülkeleri de, Örovizyon şarkı yarışmalarında verdikleri oylarla, kendilerini onca zaman esir eden Rusya’ya muhabbetlerini bildirip duruyorlar!
Türkî veya Çerkez topluluklarındaki Ruslaşmayla kıyaslanabilecek bir Amerikalılaşma ABD’nin nüfuz alanındaki ülkelerin hiçbirinde gerçekleşmemiştir. Mini minnacık Panama ve Porto Riko’yu saymazsanız, ABD’nin yutup da hazmettiği bir memleket de yoktur. Bir zamanlar tepeden tırnağa Amerikan kontrolünde olan Küba ve İran, yine Küba ve İran. İkinci Cihan Harbi sonrasında uğradığı Amerikan işgaline rağmen Almanya yine Almanya. Türkiye’miz de ABD’nin dillere destan nüfuzunu aşarak kendini Türkiye olarak gerçekleştirebildi. Dünün “CIA Kürtleri” bile ABD’den bağımsız bir siyaset izleme iradesini ortaya koyabiliyorlar. Suudi Arabistan ve Körfez’deki diğer zengin Arap ülkeleri mi? Sınırlarının güvenliğinden emin oldukları anda onlar dahî ABD’nin yörüngesinden çıkarlar.
Ülkemizin Rusya ile iyi ilişkiler geliştirmesinden memnuniyet duymakla beraber, Rusya’nın genişlemesini ve gücüne güç katmasını asla memnuniyetle karşılamamalıyız. Abhazya’nın bağımsızlığını tanıyor diye de Rusya’ya prim vermemeliyiz. Rusya içinde özerk bir Kırım olacağına Ukrayna içinde statüsüz bir Kırım olsun, daha iyi. Abhazya, bütün nefes borularına Rusya’nın hakim olduğu bir bağımsızlık iddiasında bulunacağına “de facto” bağımsızlık anlamına gelebilecek olan bir özerklik statüsüyle Gürcistan sınırları içinde yer alsın, daha iyi. Aynı şey Güney Osetya için de geçerli. Ukraynalılar Tatarlara veya Gürcüler Abhazlara yahut Osetlere bir fenalık yapmaya kalktıklarında, bunun önüne geçmek, hiç şüphesiz, Rusların fenalıklarını engellemeye kıyasla çok daha kolay olacaktır. Başta Çeçenler olmak üzere diğer Kuzey Kafkasya halklarının Rus bayrağı altında maruz kaldıkları açık ve gizli zulümler, öte yandan Orta Asya’daki Türk devletleri üzerindeki muazzam Rus nüfuzu ortada iken, kardeşlerimizin özgürlük içinde yeniden doğuşu için Rusya’nın güç ve mevzi kaybetmesini dileyeceğimiz yerde “Yaşasın! Rusya yeni mevziler kazanıyor, gücüne güç katıyor!” diye sevinmemiz olacak şey değil. Bu işin asıl kaybedeni ne ABD ne de Avrupa Birliği; biziz!
Ukrayna’yı Rusya’nın insafına terk etmeyi içimize sindirmek şöyle dursun, Ermenistan’ı Rusya’nın esaretinden kurtarma yollarına bile kafa yormamız lazım.
Tekrar ediyorum: Türkiye’nin Rusya ile iyi ilişkiler geliştirmesinden memnunum. Hem milli menfaatler hem de Orta Asya’daki Rus nüfuzunu (kısmen de Çin nüfuzunu) bir miktar kırmak adına, Türkiye’nin Şanghay ittifakına dahil olmasını da arzu ediyorum. Gerçekçi siyasetin gerekleridir bunlar. Çok yönlü, çok kutuplu, çok alternatifli dış siyaset ve iktisadi -hatta askerî- angajmanlar, muayyen bir güç odağının altında ezilmemek için elzemdir elbette. Onun için, ABD ile ‘kader birliği’ etmeye nasıl karşıysak, Rusya ile ‘kader birliği’ etmeye de öyle karşı olmamız gerekir. Hatta Rusya konusundaki hassasiyetimiz, başta coğrafi sebeplerle, daha fazla olmalı.
Rusya (ve Çin), başka ülkelerle ve halklarla beraber yol yürüme geleneğine sahip değil maalesef. Sizi binbir vaatle kandırarak kendisiyle beraber yürümeye ikna eder ve sonra yolun bir yerinde dehşetle fark edersiniz ki Rusya’nın bir parçası olmuşsunuz. Avrasyacılık denilen tezgâh da bunun için kuruldu işte.
Kırım/Ukrayna meselesinde şövalye gibi öne çıkarak Rusya’nın karşısına dikilebilecek durumda değiliz. Avrupa Birliği’nin eli de zayıf görünüyor. Bakalım ABD ne yapabilecek. Bir şeyler yapabilirse iyi olur.